Lohusa Depresyonu

Kadınlarda depresyon görülme oranı erkeklere göre 2 kat daha fazladır ve depresif belirtilerin ortaya çıkma yaşları genellikle 20-40 yaş arası, yani doğurganlık çağlarıdır.

Birçok toplumda çocuk sahibi olmak kutlanacak bir şey, büyük mutlulukla yaşanacak bir durum olarak kabul edildiğinden, kadınlar bile böyle bir dönemde depresif hissettiklerinde şaşırabilir, utanabilir ve eleştirilecekleri korkusuyla şikayetlerini saklayabilirler. Ama aslında perinatal dönem dediğimiz gebelik ve doğum sonrasını içeren dönem kadınları depresyon için daha kırılgan hale getiren bir dönemdir. Doğum sonrası kadınların yaklaşık %10-15’inde depresyon görülür.  

Hangi Durumlarda Lohusa Depresyonu Riski Artar?

  1. Özellikle genç yaşta gebe kalmak,
  2. Doğum sonrası sosyal desteğin az olması, 
  3. Planlanmamış bir gebelik yaşanması, 
  4. Evlilik sorunlarının varlığı, 
  5. Aile içi şiddet yaşamak, 
  6. Gebelik öncesinde depresyon geçirmiş olmak,
  7. Önceki gebelikte depresyon geçirmiş olmak, 
  8. Daha önceki gebeliklerinde bebek kaybı yaşamış olmak gibi faktörler lohusalıkta depresyon riskini artırır. 

Annelik Hüznü ile Lohusa Depresyonu Farklı mıdır?

Doğumdan sonraki ilk günlerde duygusal dalgalanmalar, ağlama epizodları, gerginlik, konfüzyon ve kaygı hissedilmesi çok normaldir ve “annelik hüznü” olarak da adlandırdığımız bu durum, doğumların %40-85’inde görülür. 

Ama bu belirtiler uzun süreli ve şiddetli olduğunda, çökkünlük, ilgi kaybı, enerjisizlik, konsantrasyon güçlüğü, uyku ve iştah bozukluğu ve intihar düşüncesi gibi belirtiler tabloya eklendiğinde doğum sonrası lohusa depresyonu düşünmek gerekir. 

Lohusalıkta Depresyon Neden Olur?

  • Doğum sonrası kadının biyolojik, fizyolojik, duygusal ve sosyal büyük değişimlerden geçtiği bir dönemdir. Östrojen, progesteron ve kortizol hormonları gebelik boyunca yüksek seviyelere çıkar ve doğumla birlikte dramatik bir şekilde seviyeleri düşer. Bu hormonal değişimler de depresif ve bedensel belirtileri etkiler. 
  • Doğum sonrası kadınlar yeni rollerine ve önceliklerine adapte olmak için zamana ve sosyal desteğe ihtiyaç duyarlar. 
  • Yorgunluk, uyku düzeninin bozulması, 
  • Kadının kendine ayıracak zamanın kalmaması, 
  • Sosyalleşememe, 
  • Bedendeki değişimler nedeniyle kendini beğenmeme gibi birçok etken depresif şikayetleri artırabilir. Yorgunluk ve isteksizlik tedavi arayışını geciktirebilir. 

Çalışmalar, bu dönemde kadınların ilaç kullanmak istemedikleri ve toplum tarafından da etiketlenmekten korktukları için tedaviye başvurmadıklarını gösteriyor. Ama bebeğine bağlanmakta zorlanma, intihar düşünceleri ya da kendine ve bebeğine zarar verme düşünceleri gibi riskleri de olabilecek böyle bir sürecin ciddiye alınması gerekir.

 Birçok kadın bu sorunları yaşıyor, yalnız değilsiniz.

Lohusa depresyonunda yarar/zarar oranına bakılarak ilaç tedavisine karar verilebileceği gibi, kişilerarası psikoterapi ve bilişsel-davranışçı psikoterapi gibi ilaç dışı tedavi seçenekleri de var ve çok etkililer. 

Doğum sonrası depresyon zamanında tanınmadığı ve tedavi edilmediğinde hem anne ve yenidoğan, hem de ailenin tümü için ciddi sonuçlar doğurabilecek ciddi bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Bu nedenle gebeliğinizde veya doğum sonrasında depresif hissediyorsanız ya da etrafınızda böyle yakınlarınız varsa profesyonel yardım almaktan kaçınmayın..

Cicidoktorum diyor ki

Bir kadının en özel anları gebelik ve lohusalık…
Bu anları en özel kişi olan eşinin desteği ile geçiren kadınlarda depresyon daha az görülüyor.

Psikiyatri Uzmanı

Start typing and press Enter to search