Deprem Ülkesiyiz Unutmayalım!

17 Ağustos 1999 Gölcük, 

12 Kasım 1999 Düzce, 

6 Şubat 2023 Kahramanmaraş,

Değişen sadece tarihler ve yerler ama değişmeyen tek gerçek var o da “Deprem” 

Toplam yüzölçümünün %96’sı; nüfusunun ise yaklaşık %98’i deprem bölgesinde olan ülkemiz bir deprem ülkesidir. Bu gerçeği; geçmişte yaşadıklarımız, bugün gördüklerimiz ve yarın da olacakları bilerek kabul etmemiz gerekmektedir. 

Peki nedir bu deprem?

Depremlerin nasıl meydana geldiğini daha iyi anlayabilmek için, öncelikle dünyadaki levhaları, hareketlerini ve oluşlarını incelemek gerekir. 1915 yılında Alman bilim insanı Alfred Wegener kıtaların kaymasını formüle eden ilk kişi oldu. Ona göre kıtalar tek parçaydı ve buna Pangea (Pangaea) adını vermişti. Zamanla Pangea’nın parçalanması ile kıtalar ve levhalar oluşmaya başladı.

harita içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Bu levhalar sürekli hareket eder ancak bu hareketler düzenli değildir. Bazı bölgelerde levhalar birbirinden uzaklaşır bazı bölgelerde biri diğerinin altına batar, bazı bölgelerde ise birbirine sürtünür. Levhaların hareketi çok yavaştır. İşte bu noktada levhaların birbiriyle karşılaşması büyük depremlere sebep olabilir. İki tektonik levha birbirini itmeye başladığı zaman bir gerginlik oluşur (stres-enerji) ve bu gerginlik zamanla artar. Levhaları meydana getiren kayaların bu gerginliğe dayanamayarak kırılmasıyla depremler meydana gelir. 

Bunu bir örnekle anlatmak gerekirse 5-6 parçaya kırılmış bir vazoyu birleştirdiğimizi düşünelim. Birleştirdiğimiz her parça bir levha ve parçalar arasındaki çatlaklarda fayları ifade etmektedir. Bu vazonun içerisine bir balon koyup bunu şişirip söndürdüğümüzde vazonun kırık parçaları hareket eder ve çatlak yerlerinde enerji birikimi ile hareket edip vazoda şekil değiştirmeye gerçek dünyada ise depremlere yol açar. Dünyamız da aynen bu şekilde sürekli bir hareket halindedir. Vazonun içerisindeki balonu ise dünyamızın merkezinde bulunan magma tabakası olarak düşünebiliriz. Buradaki ısının yüzeye gelip yine burada soğuması ile sürekli bir döngü oluşur ve levhalar hareket eder.

harita içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Ülkemiz üç büyük levhanın etkisi altındadır. 

Avrasya, Afrika ve Arap levhaları. Anadolu’nun büyük bir kısmının yer aldığı Anadolu Levhası, Avrasya Levhası’nın küçük bir bölümüdür. Bu haritadan da görüleceği gibi ülkemiz özellikle Arap Levhası’nın baskısı altında ve aktif fayları ile dikkat çekmektedir.

harita içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Bu levhalar ve fay hatları dikkate alınarak ülkemiz için deprem haritası çıkarılmıştır. Son olarak 01.01.2019 tarihinde uygulamaya giren Türkiye Deprem Tehlike Haritası diri faylarla ilgili bir çok bilgiye ışık tutmaktadır. (Depremler sonrasında MTA tarafından bu harita sürekli güncellenmektedir). Diri fay veya aktif fay, tarihsel dönemde deprem oluşturmuş olan tüm faylara denmektedir. 

2018 Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği* Ne Diyor?

Hal böyle iken ve coğrafyamız üzerinde bu kadar tektonik hareket var iken yapılarımızın da buna göre projelendirilmesi ve bu projelere göre de imal edilmesi gerekmektedir. Dizayn, hesaplama kısmında yapılar; yönetmelikler, standartlar ve raporlar paralelinde doğru bir şekilde tasarlanmalıdır. Bunun için TS498, TS500 ile birlikte özellikle 2019 yılında yürürlüğe giren 2018 Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği bizlere deprem bölgelerinde yapılacak yapılarımız konusunda standartları net bir şekilde belirlemiştir. Bu standartlara göre hesaplanan her yapı, deprem anında görevini yerine getirecektir. Bu görev 2007 deprem yönetmeliğinin ana ilkesi olarak şu şekilde tarif edilmiştir. 

  • Hafif şiddetteki depremlerde binalardaki yapısal ve yapısal olmayan sistem elemanlarının herhangi bir hasar görmemesi, 
  • Orta şiddetteki depremlerde yapısal ve yapısal olmayan elemanlarda oluşabilecek hasarın sınırlı ve onarılabilir düzeyde kalması, 
  • Şiddetli depremlerde ise can güvenliğinin sağlanması amacı ile kalıcı yapısal hasar oluşumunun sınırlanmasıdır. 

Son olarak bu tasarımlara ilave zemin etütlerinin de doğru olarak yapılmasıyla, bunların sonuçlarının da yukarıdaki hesaplara doğru bir şekilde yansıtılması ve doğru zemin/temel seçimi ile bina en uygun şekilde tasarlanmış olur.

Dizayn ve hesaplamaların yapılmasından sonra ise yapılarımızı projesine uygun olarak tüm detayları ile doğru bir şekilde  tatbik etmek de, tasarım kadar önemli bir konudur. Bu aşamada kimlerin ne kadar görev ve sorumlulukları olduğu konusuna girmeden inşaat ustasından şantiye şefine, tedarikçisinden laboratuvarına, kontrol mühendisinden yapı denetimine herkes bu konuda payına düşeni sonuna kadar yapmalıdır. 

Depremin Şiddeti ve Büyüklüğü Ne Anlama Gelir?

Son olarak her deprem zamanında gündem de olan büyüklük ve şiddet kavramlarını da sizlerle paylaşmak isterim. Bir deprem oluştuğunda ortaya çıkan enerjinin ölçüsü büyüklüktür ve matematiksel bir veriye dayanır. Şiddet ise depremin yapılar ve insanlar üzerindeki etkisini belirten matematiksel verilerden çok görsel verilere dayanan bir ölçüdür. Genellikle eski dönemlerde ölçümlerin yapılamadığı zamanlardaki depremleri ifade etmekte kullanılmıştır. Günümüzde ise sismometreler ile deprem kayıtları alınıp büyüklük olarak deprem ölçüsü verilmektedir. 

Hepinize bu zor günlerimizde sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum.

*Yurdumuzda ilk deprem yönetmeliği 1940 da Zelzele Mıntıkalarında Yapılacak İnşaata Ait İtalyan Talimatnamesi olup sonrasında 1944, 1947, 1949, 1953, 1961,1975 yıllarında revize edilmiş olup genel kapsamlı olarak en ciddi deprem yönetmeliğimiz 1998 yılında Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik olarak yayınlanmıştır. Sonrasın da yapılan 2007 ve 2018 yıllarında ise 1998 yönetmeliğinin güncellenmiş halidir.

https://www.linkedin.com/in/mbuyukaydin

cici doktorum diyor ki…

Doğa bize ders veriyor ve biz öğrenene kadar ders devam edecek. 

About Author /

2 Derece Dalgıç Eğitmeni

Start typing and press Enter to search