Emzirme ile ilgili doğru bilinen yanlışlar
Süt artırmak için içecek ve yiyeceklere başvurmak
Emzirmek, fizyolojik olarak normal ve doğal bir iştir. Yani, bebeğin sık emzirilmesi dışında süt artırmaya yönelik ek bir çabanın anlamlı bir faydası olmayacaktır.
Bebek, anne teniyle temas kurduğu ve meme emmeye başladığı anda, annenin vücudunda süt üretiminin devamlılığına ilişkin aktivasyon ağı devreye girer. Bebeğin emzirilme sıklığı, annenin üreteceği süt miktarı üzerinde söz sahibidir. Anne vücudu, bebek sık emzirildiğinde bebeğin sık acıktığını algılar ve süt yapan hücreler (laktositler) vücudun diğer tüm elemanlarıyla iş birliği yaparak, yeterli oranda süt üretir. Her emzirme seansı sonunda, yani memenin her boşalımında süt üretimi baştan başlar ve kısa bir süre içinde yeterli doluluğa ulaşır. Eğer bebek sık emzirilmez ise, süt üreten elemanlar vücuda bebeğin aç olmadığı mesajını ileterek süt üretimini yavaşlatır; hatta durdurabilir.
Kısacası, bebek sık emzirilirse meme sık boşalır ve laktositler etkin bir biçimde süt üretir. Dolayısıyla, süt arttırmak için emzirmek yerine besinlerden destek alınmaya çalışılırsa süt üretiminde anlamlı bir artış olmayacaktır. Annenin sütünü artıran en etkili şey, sık emzirmek ve bebeğiyle kurduğu duygusal bağdır.
Bebeğin emzirilme sıklığının saatli olması
Genellikle emzirme başlangıcındaki anneler edindikleri bilgilere göre, kendilerine üç saatte bir ya da iki saate bir gibi emzirme aralıklarının önerildiğini işitirler. Oysaki, bebeğin emzirilme düzeni belirli saat aralıklarıyla değil, bebeğin emme isteğiyle yönetilmelidir. Bunun en önemli nedenlerinden biri de bebeğin emme ihtiyacının sadece beslenmeye ilişkin olmamasıdır.
Bebekler, tıpkı biz yetişkinlerde olduğu gibi sadece fizyolojik dürtülerle değil, bunun yanı sıra psikolojik ve ruhsal süreçlerle de birtakım davranışlar ortaya koyarlar. Bebeklerin emme davranışları aynı zamanda sevgi ve güven ihtiyaçlarının da karşılanmasını sağlar. Yani bebekler, sadece aç oldukları için değil, sevgi ve güvene ihtiyaç duydukları için de memede olmak isteyebilirler. Aynı şekilde annenin süt üretimi de anne ve bebeğin kurduğu bu ruhsal bağdan olumlu etkilenir. Bu nedenle de emzirilme sıklığı saat aralıklarıyla değil bebeğin meme isteğine göre şekillenmelidir. Ancak, bebek uzun uyuyor ve sık meme talep etmiyorsa, bebeğin annesi tarafından sık sık memeye konularak emme davranışının gelişimi sağlanmalıdır.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bebeklerin ilk 6 ay, sadece anne sütü ile beslendikleri dönemde, günde en az 10-12 kez emzirilmesini önerir. Anne sütü, yenidoğanın midesinde midenin tam dolu haliyle yaklaşık 90 dakikada sindirilir. Yani, bebek her bir emme seansında memeyi tam boşaltıyor ve midesi tam doluyorsa 1,5-2 saatte bir diğer emme seansına hazırdır. Ancak yenidoğan memeyi tam boşaltamadan yorulabilir, bu nedenle de daha sık emzirilmesi gerekebilir.
“Sütün Kalitesi” Efsanesi
Anneler emzirme dönemleri boyunca çevrelerinde emzirmeye ilişkin birtakım ifadeler duyabilirler. Bu ifadelerin en yaygınlarından biri de sütün kalitesine dair yakıştırmalardır.
Doğadaki tüm memeli canlılar arasında insan, besin zincirinin tepesinde yer alır ve doğal olarak da insan sütü diğer memeli sütlerine kıyasla yüksek bir üstünlüğe sahiptir. Bu nedenle de anne sütüne kaliteli/kalitesiz gibi sıfatlar yakıştırmak ciddi bir bilgi eksikliğinin sonucu olabilir. Anne sütüne atfedilen kalite yakıştırmasından kasıt, bebeğin kilo alımına ilişkin ise bunun tek nedeni bebeğin sık emzirilmemesidir. Yani, bebeğin kilo alımı sık ve etkin emmesiyle ilişkilidir. Ayrıca anne sütündeki binlerce bileşenin bebeğin sağlığına yaptığı eşsiz katkı, sadece sütün yağına ve bebeğin kilo alımına indirgenmemelidir.
Anne sütündeki yağ eşsiz özelliklere sahiptir; memeden memeye, anneden anneye değişiklik göstermez. Anne sütündeki yağ, memenin sık boşalması ve emzirme aralarının kısa tutulması ile bebeğin daha yoğun alabileceği bir şeydir. Memelerin dolu bekletilmesi, yani bebeğin sık emzirilmemesi, daha yağlı değil daha sulu bir süte neden olacaktır. Sık emen bebek daha yoğun yağ alır ve dolayısıyla daha iyi kilo alır. Meme dolu ve şiş haldeyse, içerdeki sütün su oranı yüksektir. Meme yumuşak ve sönükse, içerideki sütün yağ oranı yüksektir. Anne sütündeki yağ miktarı annenin beslenmesi ile ilgili değildir. Ancak annenin tükettiği LCPUFA (uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitleri) türünden yağlar, anne sütündeki yağ asitlerinin türünü belirler. Fakat bu yağ asitleri kilo alımıyla ilişkili değil, daha çok bebeğin kalp, damar ve beyin gelişimine yaptığı katkıyla ilişkilidir.
Kısacası sütün kalitesi bebeğin kilo alımıyla değerlendiriliyor ise, bu değerlendirme doğru değildir. Çünkü bebeğin kilo alımı sık ve etkin emzirmeyle ilişkilidir.
Her emzirme seansının belirli bir dakikayla sınırlandırılması
“Bebek kaç dakika emzirilmelidir?” sorusu, emzirme başlangıcındaki hemen her annenin cevap aradığı bir sorudur. Oysaki, bebeğin emme süresini belirlemek, onun memede kalmaya ilişkin duyduğu ihtiyacı sınırlandırmak anlamına gelebilir. Bebekler sadece acıktıkları için meme emmez; duydukları sevgi ve güven ihtiyacı nedeniyle de emmek ve anne teninde olmak isterler. Bu nedenle de bebek, memeyi bırakana kadar emmelidir. Her bir memeyi bırakışında diğer meme de teklif edilerek, meme teklifi tekrarlanmalıdır. Bebeğin emzirme seansını kendi isteğiyle sonlandırılmasına izin vermek gerekir. Ayrıca şunu da titizlikle belirtmek gerekir; annenin emzirme seanslarına ısrarcı ve stresli bir yapıda başlamaması son derece önemlidir.
Cici doktorumn diyor ki…
Günümüz teknolojisiyle bile anne sütü yapay olarak üretilememektedir.
İşin üstadı ANNELERİMİZdir.