Mandrake Ölümün Çığlığı
Harry Potter hayranları, Profesör Sprout’un dersinde çömleğinden ciyaklayan bir adamotu çıkardığı sahneyi iyi hatırlar. Harry Potter ve arkadaşları bu zehirli bitkinin çığlıklarından kendilerini korumak için kulaklık takmalıdır.
Filmle karşımıza çıkan bu zehirli bitki aslında hayal ürünü değil, zamanın unuttuğu efsanevi bir bitki olan ‘’mandrake’’ dir. Evet. Mandrake.
Mandrake deyince aklımıza ilk olarak çizgi film kahramanı Sihirbaz Mandrake gelir. Sihirbaz Mandrake tarihin ilk süper güçlü kostümlü savaşçısı, Süpermen, Batman ve Örümcek Adam’ın öncüsü… Bu kahramanın yaratıcısı Lee Falk ona ismini bir şiirden ilham alarak vermiştir. İngiliz şairi John Donne’un bir şiirinden;
Git ve düşen bir yıldızı yakala,
Çocuğa mandrake kökü al
Gerçek hayatta şiirde adı geçen Mandrake veya adamotu erkek ya da dişi insan vücuduna benzeyen (antropomorfik) kökü, mor çiçekleri ve zehirli sarı meyveleri olan ölümcül bir bitkidir. Akdeniz bölgesine özgüdür ve Romalılar, Yunanlılar ve Orta Doğu kültürleri aşinadır.
Mandrake, tıbbi ve psikoaktif özellikleriyle bilinen Avrupa’daki muhtemelen en ünlü ‘sihirli’ bitkidir ve yüzyıllar boyunca çok çeşitli efsaneler ve mitler onunla ilişkilendirilmiştir. Adamotu laneti, kökünden sökülürken adamotu tarafından yayılan çığlığa veya iniltiye bağlanmış ve sökerken yüksek sesle boru çalınması veya kulakların balmumu ile tıkanması önerilmiştir.
Oysa bitkinin sihirli gücünün nedeni içerdiği kimyasallardır. Gerçekte, mandrake, diğer toksinlerin yanı sıra, böcekleri doğal olarak savuşturan son derece zehirli bileşik solanin içeren, ölümcül olarak bilinen, itüzümü ailesinin bir üyesidir (domates ve patates de bu aileye aittir ancak solaninin büyük kısmı yenilebilir parçalarda değil yapraklarındadır).
Antik çağlardan beri bilinen mandrakenin iyileştirici özelliklerinden Eber papirüsünde, doğurganlık artırıcı yeteneğinden ise Eski Ahit’te bahsedilir.
Eski Ahit’in ilk kitabı olan Yaratılış’ta Yakup’un eşleri, Leah ve Rahel çocuk yapmak için yarışırlar. Kitabın 30. bölümünde çocuksuz Rachael, kız kardeşi Leah’tan oğlunun tarlalardan getirdiği mandrakeleri ödünç ister. Mandrake kökünün bir insanın vücudunu andıran şekli üreme gücüne işaret ettiğine inanılır.
Roma öncesi döneme ait belgelerde halüsinasyonlara, deliryuma ve daha büyük dozlarda komaya neden olma yeteneğinden bahsedilir ama yan etkileri eski Yunanlıları hiçbir şekilde rahatsız etmemiştir. Adam otuna uyutucu ve afrodizyak özelliklerini kullanmayı tercih etmişlerdir. Plyny, hastalarına ameliyatlardan önce çiğnemeleri için bir parça kök verir ve Dioscorides, anestezik olarak mandrake şarabı içirir. Mandrake “eskilerin aşk elması” olarak bilinir ve Yunan aşk tanrıçası Afrodit ile ilişkilendirilir.
2003 yılında Journal of the Royal Society of Medicine’de yazan Anthony John Carter’a göre, ortaçağ halkı, bitkinin onlara sadece zenginlik ve kaderlerini kontrol etme gücü değil, aynı zamanda yetenek de vereceğini umarak, başkalarının kaderini de kontrol etmek için şans tılsımı olarak mandrake köklerini yanlarında taşıyordu. Tahmin edebileceğiniz gibi, Katolik Kilisesi bu konudan rahatsızdı. Hatta bu nedenle Jeanne d’Arc mandrake taşımakla suçlandı.
Ve Mandrake sanatla özellikle edebiyatla da iç içe bir bitkidir. Sadece John Donne değil William Shakespeare’in birçok eserinde de mandrake ve mitlerine yer verilir. Floransalı yazar Niccolò Machiavelli de adamotu lanetini The Mandrake Root komedisinde uzun uzun anlatır. Hikâye, karısına aşık bir avukat ve şifacı Callimoco ile ilgilidir. Çiftin bir aile kurma arzusunun farkında olan Callimoco, kadına adam otu kökünden yapılmış bir iksir verir ve kocasını daha sonra onunla ilk yatan erkeğin öleceğine ikna eder. Saf avukat, ilk gece için yerel bir serserinin ‘vekil’ olarak kullanılmasını kabul eder ve kurnaz Callimoco ise serseri kılığına girer.
Daha sonraki yıllarda da mandrake mitleri yazarlara ilham vermeye devam eder. John Webster, ‘The White Devil’de ökse otu ve adam otu ile iyi ve kötüyü birleştirir. Verdi’nin ‘Maschera Un Ballo’ operasının I. Perdesinde çingene Ulrica, Amelia’ya yasak aşkını kalbinden uzaklaştırması için mandrake otu arayıp bulmasını söyler.
Ressam Ernest Board, mandrake şarabının ağrıyı dindirdiğini, Robert Bateman, adamotu yolan üç kadını [cadı], Henry Fuseli pelerinli bir cadının mandrake kökünü tatlı dille ikna etmeye çalışmasını resmederler.
Zamanla adam otuna atfedilen efsaneler filmlere de yerleşir. Örneğin Harry Potter’da sihirli bir bitki olurken ‘Pan’ın Labirenti’ filminde kadın kahraman mandrake kökünü hasta annesinin yatağının altındaki bir tabağa yerleştirir. Kökler bazen gebe kalmaya yardımcı olurken bazen de aşkı ve iyi şansı bulabilirdi.
Tıbbi olarak Mandragora Officinarum, büyülü güçlere sahip sihirli bir bitki; göz enfeksiyonlarını ve romatizmal ağrıları hafifletirken aşırı derecede zehirli olduğundan, kazara zehirlenme baş dönmesi, ishal ve kusma gibi semptomlara yol açabilir. Ayrıca, evet, ölümcül olabilir. Mandrake bu özelliklerini, halüsinasyonlara, sanrılara, nöbetlere ve hatta ölüme neden olabilen skopolamin, atropin, mandragorin ve hiyosiyamin gibi oldukça zehirli alkaloitlerin varlığına borçludur.