Pellagra Portreleri
B3 vitamini (niasin) eksikliğinden kaynaklanan pellagra, 20. yüzyılın başlarında en önemli halk sağlığı sorunlarından biriydi. 1900 ile 1940 yılları arasında sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde yüz bin ölüme neden olan üç milyon pellagra vakası kaydedilmişti. Doktorlar hastalığı dört D ile tanıdı: ishal (diare), demans, dermatit veya deri döküntüleri ve ölüm.
O zamanlar çoğu doktor pellagrayı bulaşıcı bir hastalık olarak görüyordu. Çünkü, tıpkı kolera ve tifüs gibi, pellagra da kanalizasyonun kötü (veya hiç olmadığı) ve genel olarak kötü sağlık koşullarının olduğu mahallelerde çok daha yaygın olarak meydana geliyordu. Bu inanışı Dr. Joseph Goldberger (1874-1929), 1914’de pellagrayı araştırmaya başlayınca bozdu. Goldberger, kariyerinin çoğunu pellagranın nedenini ve tedavisini araştırarak geçirdi. Dolaştığı düzinelerce yetimhane ve akıl hastanesinde yüzlerce pellagra vakası varken pellagra mağdurlarıyla sürekli temas halinde olan doktorlar ve hemşireler arasında hiç vaka yoktu. Bu bulaşıcı bir hastalığa uymuyordu.
Goldberger hızla başka bir olası suçluya odaklandı: monoton beslenme. O zamanlar pek çok insan kalorilerinin çoğunu üç gıdadan alıyordu: mısır unu, pekmez ve kurutulmuş et. Goldberger çok heyecanlanmıştı. İnsanların diyetlerine taze yiyecekler ekleyerek pellagrayı durdurabileceğini zaten kanıtlayabilirdi. Mississippi’deki Rankin Hapishanesinde klinik araştırmalar yürüttü. Bu araştırmalarla insanlara taze yiyecek vermeyerek pellagraya neden olabileceğini kanıtlamıştı. Pellagra aslında bir mikrop hastalığı değil, yetersiz beslenmeden ve nihayetinde yoksulluktan kaynaklanan bir hastalıktı.
“Pellagra önleyici faktör” (daha sonra niasin adı verildi) içeren gıdaları araştırmak için hastalara dengeli bir diyet verilmesini sağlarken yoksulluğun ve ırkçılığın sağlıklı gıdalara erişimi nasıl zorlaştırdığını yazmıştır; “İki ırkta pellagra görülme sıklığında çok belirgin bir orantısızlık var. Bunun açıklaması…ekonomik koşullardaki farklılıklarda bulunabilir.”
Ama çok geçmeden Güneyliler Goldberger’i pellagra hakkında propaganda ve deneysel sonuçlarında sahtecilik yapmakla suçlamaya başladılar. Hatta bir doktor onu pellagra kurbanlarını “çarmıha gerdiği” için kınadı. Bu düşmanlık onu şaşkına çevirdi. O sadece bir hastalığı tedavi etmek istiyordu, İç Savaşı yeniden canlandırmak değil. Ancak o geri adım atmaya devam ettikçe, rakipleri de daha da üstüne geldiler ve pellagranın yoksulluk ya da yetersiz beslenmeyle ilgisi olmayan bulaşıcı bir hastalık olduğu konusunda ısrar ettiler. Ama o yılmadı ve kendisi dahil birçok arkadaşı ile denek olarak pelegranın eksiklik olduğunu kanıtladı.
Goldberger, sadece bunları yapmakla kalmadı. Doktorların pellagranın cilt ve diğer klinik belirtilerini tanımak için ek eğitime ihtiyaç duyduğuna inanıyordu ve bu nedenle 1919’da Georgia ve Güney Carolina hastanelerindeki hastaların renkli resimlerini yaptırmak istedi. Resimler renkli olmalıydı “çünkü o günlerde renkli fotoğraf yoktu ve pellagra lezyonlarını siyah beyaz fotoğraflarla anlamak mümkün değildi.”
Renkli illüstrasyonlar yapacak bir sanatçı aradı ve portre sanatçısı John Wesley Carroll (1892-1959) ile çalışmaya başladı. Bu çalışmadan pellagralı hastalara ait 41 detaylı illüstrasyonundan oluşan bir koleksiyon ortaya çıktı. Carroll, daha önce Birinci Dünya Savaşı sırasında, yaralanmaların anatomik taşbaskılarını yapmak üzere görevlendirilmişti; Goldberger’in dikkatini de bu çalışmaları ile çekmişti.
O döneme ait pellagra’nın görsel tasvirleri tipik olarak bir deri bir kemik kalmış bedenleri gösteriyorken Carroll’un çizimleri hastalara portre sanatının saygınlığını kazandırdı. Portreler, Casal kolye de dahil olmak üzere yüz ve boyundaki pellagra dermatitini gösteriyordu. Daha da önemlisi, klinik resimler arasındaki benzerlikler, o dönemde koyu tenli hastalarda dermal plakların tespit edilmesinin daha zor olduğu yönündeki ırkçı inançla mücadeleye de yardımcı olmuştu.