Caravaggio’nun diyeti

Gözlerini zifiri bir karanlığa açtı. Panikle karanlığa alışmaya, nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Başı, sanki birisi arkadan vurmuş gibi zonkluyor, kalbi kafasındaki zonklamayla birlikte atıyordu. Gözleri ve yüreği karanlığa alıştıkça tanıdık bir yerde olduğunu anladı. Bir at arabasının arkasındaydı. Sakinleşmeye çalışırken ağzında aşina olduğu o metalik bir tadı hissetti. ‘’Dudağım kesilmiş’’ diye düşündü. Boynunu ileri geri oynattı ve ellerinin üzerinde kalkmaya çalışırken birbirine karışmış gecenin tüm anlarını çözmeye çalıştı. Hatırladığı tek şey, karanlık bir sokak, kargaşa ve kılıcına ulaşma çabasıydı. Ve hatırladı. Kaçıyordu. Evet. Yine kaçıyordu. Yakalanırsa ölüm ensesine yapışacağından emindi. Roma’dan Sicilya’ya, Sicilya’dan Malta’ya, kah zengin arkadaşlarında kah bir bar köşesinde süren kaçak hayatı talihsiz bir kavga ile sarpa sarmıştı. Oysa şövalye unvanı alması an meselesiydi. Elinin üstünde doğrulmaya çalışırken bir ses ve sarsıntı ile düşünceleri bölündü. Araba durdu. Ayak sesleri ona yaklaştıkça ürktü. Kalbi daha hızlı atmaya başladı. Korku tüm vücudunu esir almış, soluğu kesilmişti. Arabanın arkasına yanaşan adam inmesini söylediğinde her şeyin bittiğini anladı. Yakalanmıştı. 

İşlediği cinayet nedeniyle ölüm cezasına çarptırıldıktan sonra Roma’dan kaçan ve yıllarca göçebe yaşayan bu adam ‘Caravaggio’ olarak bilinen Michelangelo Merisi da Caravaggio’ydu. Bir süredir yargılanmadan yaşayabileceği Malta’da yaşıyor ve resim yapmaya devam ediyordu ama ne yazık ki bir şövalyeye saldırıp yaralayınca kendini Malta’da da suçlu duruma düşürmüş ve bu sefer kanundan kaçamamıştı. 

Milano’da 1571’de doğan ama ailesi 1576’da babasını öldüren vebadan kaçıp kırsala yerleşen Caravaggio, ismini yerleştiği bu komünden aldı. Küçük yaşlarda resim yapmaya başladı. 1584’de Simone Peterzano’nun yanında çıraklığa başladığı yıl ise henüz 13 yaşındayken annesini kaybeden ressamın sade ve teatral tablolarında olduğu gibi drama, korku ve tehlike dolu, çalkantılı bir yaşamı vardı. Kibirli pervasızlığı, sarhoş maskaralıkları, kavgaları, rastgele cinsel ilişkileri ve yasa dışı faaliyetleriyle ilgili söylentilerle sanat tarihinin en kötü şöhretli sanatçısıydı. Kolayca sinirleniyor, sık sık bar ve sokak kavgalarına karışıyor, ruhsatsız bir kılıçla sokaklarda dolaşıyor, kiraladığı evin tavanında daha fazla ışık için delik açıyor ve sık sık düellolara karışıyordu. Roma’nın sokaklarındaki sarhoş kavgaları gibi eserleri üzerinde de hırslı ve takıntılı bir şekilde çalışıyordu. Karakteri, abartılı ışık-gölge oyunları (chiaroscuro) ve dramatik aydınlatmalarla (tenebrizm) dolu şiddet sahneleri olup sanatına yansıyordu. 

Bu çalkantılı hayatı içinde Mayıs 1606’da Ranuccio Tomassoni adında bir adamı öldürdü. Fillide Melandroni adlı bir kadın fahişe için kavga etmişler ve Caravaggio, Tomassoni’yi hadım etmeye çalışırken öldürmüştü. Belki sebep bir kumar borcu belki de şiddetli bir düelloydu.  Sebep ne olursa olsun Caravaggio suçlu bulunmuş, İtalyan mahkemeleri ölüm emri çıkarmış ve yakalandığı güne kadar ölümden korkarak kaçak hayatı yaşamıştı. 1608’de Roma’da hâlâ cinayetten aranırken, Malta’daki en kıdemli şövalyelerinden biri olan Fra Giovanni Rodomonte Roero’ya saldırdı ve hapse girdi. 1610’da Caravaggio, Roma’ya geri dönmeye çalışırken başka bir kavgada aldığı yarada enfeksiyon olunca öldü. Kısa ama yoğun yaşamı boyunca muhteşem tablolar üretti ve sanat dünyasında yüzyıllarca sürecek bir iz bıraktı. 

Michelangelo Merisi da Caravaggio, genellikle karanlık ve hikayesi olan resimler çizen bir ressamdı. En ünlü eserleri, Davut Golyat’ın Kafası İle (Davide con testa di Golia), Aziz Matta’ya Çağrı (Vocazione di San Matteo), Emmaus’ta Akşam Yemeği (Cena in Emmaus) gibi dini figürlü eserlerdir. Caravaggio, tablolarında gerçekçi ve duygusal çalışır. Öyle ki onun çalışmaları zamanında pek çok tartışmaya sebep olmuştur. Ama Caravaggio’nın çizdiği resimler 2016’da bambaşka bir konuda gündem oldu. Resimlerindeki natürmortlar İngiltere’de Obezite Forumunda bir hekim tarafından sağlıklı beslenmenin iyi bir örneği olarak gösterildi. Önerilerini Caravaggio diyeti olarak isimlendiren hekimlere göre sağlıklı yiyeceklerle dolu Caravaggio natürmortları sağlıklı beslenmenin en güzel örneklerini sunuyordu. 

Diyet, 1601’de resmedilen ‘Emmaus’taki Akşam Yemeği’’nden ilham alıyordu. Emmaus’taki Akşam Yemeği’nde dirilen İsa için hazırlanan bir sofra vardı. Caravaggio’nun sanatını süsleyen birçok meyve sepetinden sadece biri; çürük elmalar, nar ve sepetin kenarından sarkan olgun, hatta aşırı olgun olağanüstü gerçekçi üzümler. Caravaggio için meyve, meyve ikram eden kırmızı dudaklı ve kara gözlü genç adamlardan sonra ikinci favori resim konusuydu. Eğer gerçekten Caravaggio natürmortlarını tavsiye kabul ederseniz bolca meyve yememiz gerekiyordu. 

Aslında ‘Emmaus’ta Akşam Yemeği’, Caravaggio’nun resimlerinde tümüyle meyveci olmayan tek yemekti; çünkü aynı zamanda şarapla ıslatılmış ekmek ve iyi pişirilmiş bir kuş da içerir. Ama kümes hayvanı bile az yağlı bir besindi. Bu veya herhangi bir Caravaggio tablosunda kırmızı et göremezsiniz. Belki de önerildiği gibi onu bir sağlıklı yemek gurusu olarak kullanma fikri mantıklı olabilir. 

Caravaggio’nun resimleri içinde en meşhurlarından biri de genç Yunan mitolojisindeki zevk ve şarap tanrısı Dionysosu resmettiği eseri: Bacchus’tur. Caravaggio, Bacchus çizimlerinin otoportresi olduğu düşünülür. İlk Bacchus tablosunda taş bir masada bir kâse meyve ve bir sürahi kırmızı şarap vardır. Sol eliyle bir kadehi ikram eder gibi kaldırır. İştah açıcı bu görüntü birçok sağlıklı beslenen kişinin şu anki rejimimden pek de farklı değildir. Resimde yer alan bu detaylar ise ilginçtir. Sepetteki meyveler fazla olgun hatta çürük, kurtlanmıştır, bu detay dünyevi hayatın geçici olduğunu anlatırken figürün kirli tırnakları ressamın dürüstlüğünü temsil eder, çünkü gerçekçi ve doğaldır. 

Başka bir Bacchus portresinde ise daha solgun ve yorgundur, sanki onu tüketen bir şey vardır. Bunun bir hastalık olduğu söylenir ama hangi hastalık olduğu ile ilgili bilgi yoktur. O dönemde ressam gerçekten de hastadır. Önceki resimdeki çürük meyvelerin yerini burada daha sağlıklı ve taze meyveler almıştır. Ressam sanki bir ironi yapmak istemiş, taze ve parlak renkli meyveler resmetmiştir.

‘Meyve Sepetli Çocuk’, Caravaggio’nun Roma’ya yeni geldiği ve sanat dünyasında pek tanınmadığı bir dönemde tamamlanmış resmiydi. Resimdeki çocuk, Caravaggio’nun o zamanlar 16 yaşında olan ve gelecekte birçok kez onun modellerinden biri olacak olan yakın arkadaşı Mario Minniti’ydi. Kırmızı, siyah ve beyaz üzümler, elmalar, armutlar, kayısılar, incirler, narlar ve üzüm, armut ve limon yaprakları, neredeyse dokunsal ve görsel olduğu kadar aromatik ve tatlı, zengin bir meyve buketi oluşturur. Sanki Caravaggio, öğle yemeği için şövalyenin yemek odasına meyve sepetiyle giden bir teslimatçıyı durdurmuş ve o anı meyvenin kendisi kadar taze ve çıtır tutmuştur. 

Peki, 38 yaşındayken ölen ve hatta 20’li yaşlarındayken Bacchus tablosunda kendisini hasta tasvir eden bir adamdan yiyecek fikri almak gerçekten ne kadar akıllıca? Aslında kanunların sınırında yaşayan ve bir adamı öldürüp Roma’dan kaçmak zorunda kalan bu adamın sabıka kayıtlarındaki ilginç bir not kesinlikle yemeğine önem verdiğini gösteriyor. Caravaggio’ya yarısı sıvı yağda, yarısı tereyağında kızartılmış bir tabak enginar servis eden garsonun nasıl dayak yediğini okuyorsunuz. Caravaggio, hangisinin tereyağlı olduğunu sorduğunda ‘koklayarak anlayabilirsin’ diye cevap veren garsona ayağa fırlayıp toprak bir tabakla vuruyor. Belki de arkadaşları engel olmasa her zaman yanında olan kılıcını çekip garsonu öldürebilirdi. Belli ki çok fazla tereyağı yemekten endişeleniyor ve sağlığına dikkat ediyordu. Ve Caravaggio’nun da tercih ettiği anlaşılan İtalyan/akdeniz mutfağının temelleri 16. yüzyıla uzanıyordu. Rönesans İtalya’sında meyve ve salata modaydı. Yazar Pietro Aretino (muhtemelen hem gazeteciliğin hem de pornografinin mucidi, hiciv ustası), yazılarında şifalı otların incelikli kullanımını ve özellikle Toskana salatalarını över, ekmeği açık ateşte kızartıp zeytinyağına, yani crostiniye batırmaktan bahseder. 

Elbette realist bir ressam olarak Caravaggio resimleriyle bir diyet sunmuyordu. Hiçbir olayı  idealleştirmedi, bunun yerine önündeki tuvale gördüklerinin özünü aktarmıştı. Aslında ‘Emmaus’taki Akşam Yemeği’’nde, çürümüş meyveleri dini bir sahneye dahil ederek bir metafor yapmıştı. Ona göre Meyve sepeti günahtır, hastalıktır, ölümdür; ruhani Mesih’in onları kurtarmak için geri geldiği her şeydir. Soğuk, ölü kızarmış kuş çarmıha gerilmenin görüntüsüdür. Sonuçta yemeğin pek de umurunda olduğunu sanmıyorum; sadece günah ve ölümle ilgileniyordu.

Bacchus portresinde ise yüzüne baktığımızda onun hafif mahcup ve keskin gözlerinde buğulu bir hüznün hikayesinin saklandığını görürüz. Yanaklarındaki hafif ton, bir şeyden utandığını anlatır. Resimde erotik bir üslup da mevcuttur. Figürün saçında bulunan üzüm ve asmalar sağlık, aşk ve güzellik anlamlarını taşır. Şarap sürahisine yansıyan da bir otoportredir. Eserin konusu, ressamın eğilimleri ve zevklerine göre belirlenmiştir. Eser, 93×85 boyutundadır ve Floransa’daki Uffizi Galerisi‘nde sergilenmektedir.

Mikrobiyoloji Uzmanı

Start typing and press Enter to search