Her Çocuk Bir Markadır Her Marka “Inga” İle Doğar
Her insan doğduğu andan itibaren bir markadır, doğal olarak o markanın adını da anne ve babası koyarlar. Çocuğa ad verirken ebeveyn ya “Satılmış” gibi kendi büyüklerinden birinin adını ya da “Devrim, Mücahit” gibi yine kendi yaşam felsefesine uygun bir ismi, ve ya bambaşka kişisel nedenlerle “Döndü, Yeter” gibi bebeğine ad koymayı tercih edecektir. Tabii ki en doğrusu çocuğunun bir ömür boyu gururla taşıyacağı bir ismi düşünmektir.
Markalaşmada ilk adım çocuğa uygun bir isim koymakla başlar
Annenin mucize doğumu gerçekleşti ve taptaze bir ruh, bir beden dünyaya geldi. Bebeğin adı da kondu. İşte bu ana biz Latince’de “doğum, embrio” anlamına gelen “conception” anı diyoruz. Markalaşmada ise bu an fikrin zihne ilk düştüğü andır yani bir marka yaratmanın ilk anıdır. Hani iki arkadaş bir kafede otururlarken akıllarına bir iş kurma fikri gelir ya işte o şimşeğin çaktığı an. Siz de bu güzel ismi koyarken ileride çok güçlü bir marka olmasını istediğiniz bebeğinize uygun marka adını koyarak çocuğunuzun markalaşmadaki ilk adımını atmış oldunuz.
Sıra geldi kendi kendine yetene kadar marka bebeğinizi korumaya, kollamaya. O’nun kibar, akıllı, bilgili, eğitimli olması için neredeyse saçınızı süpürge eder ve devamlı üzerine titrersiniz değil mi? Aynı bir girişimcinin bin bir güçlükle yarattığı şirketini veya markasını krizlerden, dolandırıcılardan veya olası risklerden korumaya kollamaya çalıştığı gibi…
Her çocuk her insan bir markadır
İlkokul, Ortaokul, Lise derken bir de bakmışsınız marka bebeğiniz büyümüş de üniversiteye gidiyor. Hatta âşık olmuş, sıra sevgilisini sizinle tanıştırmaya gelmiş. Eee tabi olacak bütün bunlar, çünkü o bir insan ve elbette onun da duyguları var. Ekonomideki markalar da ticari bir meta değildirler aslında, her marka bir insandır ve gelecekte yalnızca insan markalar ayakta kalacaklardır.
Çocuk markanız şimdi yetişkin bir marka oldu; aile kurdu, işe girdi ya da bir iş kurdu. O bir kişisel markadır artık, kendi marka algısını ihmal edemez, yok farz edemez. Woody Allen der ki: “Başarının yüzde sekseni görünmektedir.” O’nun Linkedin’de profili olmalı, sosyal medyada var olmalı, düğüne cenazeye katılmalı, arkadaşlarıyla ya da meslektaşlarıyla sosyalleşmeli yani hayalet olmamalıdır. Çünkü hayaletten marka olmaz. Hayalet olmamak, yüzünü göstermek, yeteneğini veya işini tek bir cümlede anlatabilme becerisi onu başkalarından ayrıştıracak ve marka değerini artıracaktır.
Yeteneği markaya dönüştürmenin 12 adımı:
- Kendini Tanı. Sen en iyi hangi işi yaparsan, hangi meslek seni mutlu insan yaparsa onu yap.
- Hikâyene sahip çık. Hikâyeni bir başkasına anlatırken beyaz yalanlara dahi sığınmıyorsan, bil ki o seni nanlattığın ilk başarı hikâyendir. Etnik hikayen olabilir ya da ekonomik olarak geldiği yer olabilir.
- Kibar ol. İnsanlar sevdiğine iş verir. Kimsenin içinidaraltma, kibar olan marka olur.
- Prensipli ve Dakik ol. Elektronik posta, SMS, mesajatmadan önce kontrol et, imla hatası yapma, randevularına zamanında git.
- Cesur ol, kararlı ol. İçinden, “Bir, ki, üç,” de ve düşünceni ifade et.
Marka yaratmak isteyen önce kendisi marka olmalı. Meşhu rolmaktan çekinme. - Elini uzat, tanış, araya karış. Her an karşına önemli bir insan çıkabilir. Otuz saniyelik asansör toplantısına hep hazır ol. Seni ve ya işini çok net anlatan bir cümlen olsun. Araya o cümleni sıkıştır. Yüzünü göster, markalaşmanın önündeki en büyük engel geleneksel ve tutucu olmaktır.
- Anlaşılır ol. Annen ve ya yeğenin ne iş yaptığını anlamıyorsa bil ki sen ifade etme özürlüsün.
- Yaptığın iş, işe yarasın. Para kazandır ki kazanasın.
- Ucuz olma. Değerini iste. Marka olan kuralı koyandır.
İstediğin bedel ve tahsilat şekli seni ya marka yapar ya da “me too” (onda olan bende de var) dersin. - Sözleşmen sıkı olsun. En değerli sözleşme, her olasılığın yazıldığı ve
arada bir açıp bakma ihtiyacı duymadığın tozlu sözleşmedir.
Güvenmek zaaftır, sözleşmen kadar güçlüsün. Sözleşmesi sağlam olan marka olur. - Kızabilirsin ama küsme. İş hayatında alınganlık olmaz, malın sahibi yüzünden mala küsülmez, “Hakettiğini değil, müzakere ettiğini alırsın,” bunu unutma, e mi?
- İnatçı değil azimli ol. Başarı için tek bir neden istiyorsan yukarıdakileri unutabilirsin. Yalnızca azim sana yeter.
Evet, her insan ilk doğduğu bebek anından itibaren bir markadır, marka adı da ebeveyninin koyduğu isimdir. Sağlıklı bebek olmanın ilk adımı iyi bir çocuk doktorunun himayesiyle atılır. Sonra bebek marka büyüdüğünde kendi kişisel markalaşmasını önemser ve ihmal etmezse ister devlet dairesinde çalışsın ister kendi işini kursun, isterse de akademisyen olsun yaşamın neresinde olursa olsun güçlü bir marka olur ama eğer yukarıda sıraladıklarımızı umursamazsa yapacak bir şey yok, o insan güçlü marka olamaz ama en azından iyi bir insan olsun.
Cicidoktorum diyor ki
Ömer Şenguler’in “Marka Ol E Mi” isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim. Benim Yolumu aydınlatan kitaplardan biridir.