Yeni Nesil ORMAN OKULU

Cici Doktorum: Gül Hanım 28 yıldır anaokulunda okul öncesi çocuklara eğitim veren deneyimli bir eğitmen ve anaokulu kurucusu olarak; pandemi ile daha da popüler hale gelen ‘orman okulu’ yaklaşımını bize açıklar mısınız? 

Gül Şahin: Bizim jenerasyon anne-babalar çoğunlukla sokakta oyun oynayarak büyüyen bir nesildik. Şimdi maalesef kendi çocuklarımızı sokakta yaşıtları ile oyun oynamasına izin veremiyoruz. Malum bir sürü sebepten dolayı dört duvar arasına hapsolmaktan dışarıda oyun oynamanın önemini unuttuk maalesef…
Durum böyle olunca çocukların bahçede, doğada olması daha mühim oldu. Okulda her hava koşulunda mutlaka günde bir saati bahçede geçiriyorduk ama bunun daha ilerisi ne olur diye araştırınca, biz de doğada eğitim üzerine eğildik. Aldığım eğitimlerle birlikte her hafta çocukları ormana götürmeye, orada zaman geçirmeye, çocuklara eğitimimizi orada da vermeye başladık.

Cici doktorum: Orman bulmak ve oraya çocukları götürmek ciddi sorumluluk gerektiriyor. Bu zor olmadı mı?

Gül Şahin: Orman deyince hemen önümüze çıkan ağaçlık yeri seçmedik tabi. Önceden risk analizleri yapılan, hep aynı alana çocukları götürdük. Böylelikle çocuklar hep aynı yerde doğayı deneyimledikleri için kendilerini güvende hissederken, bulundukları yeri bir sınıf gibi görmeye başladılar. Aynı okuldaki sınıflarını benimsemeleri gibi, gittikleri bölgede kendilerini oraya ait hissettiler. Mevsimler geçtikçe doğadaki değişimi fark etmeye başladılar. Bazen de onları şaşırtmak, heyecanlandırmak için yine tabi ki bizim daha önceden bildiğimiz orman yollarına saptık, yeni yerler keşfetmelerine izin verdik. Çocuklar yaşları itibari ile zaten çok meraklılar. Doğal yaşamının içinde keşfe çıkan çocuk, elleyen, dokunan, soran, araştıran çocuk, tahmininizden çok daha fazla deneyim ediniyor.

Cici Doktorum: Doğanın çocuk gelişimi üzerine etkisi nedir?

Gül Şahin: Öncelikle çocukta çözüm bulma yeteneğini ve kendine güveni arttırır. Orman tabi ki sokaklar, caddeler gibi dümdüz değil. Çukurlar, yükseltiler var. Çocuklar o kadar alışıklar ki dümdüz yollarda yürümeye… Ormanda koşmaya başlayınca devrilir oldular. Baktılar ki, kaldıran yok, elini tutan yok, yolu gösteren yok…. Mecbur kendi sorununu kendi çözme yolunu buldular. Mesela devamlı düşen bir çocuğumuz dal ile kendine yol açıp, düşmeme yöntemini seçti. Ormanda düşmemek, oyun oynamak, gezmek için kendi yöntemlerini buldukça kendilerine güvenleri arttırır.

Cici doktorum: Doğa içinde çocuklar için bir çok oyuncak var aslında Ne yapıyorlar keşfedebilir değil mi?

Gül Şahin: Çevrelerindeki her şey bir oyun, oyuncak olabilir.
Durmadan oyuncak aldığımız, yeni oyuncak istemekten hiç vazgeçmeyen çocuklarımızın aslında çevrelerinde hiç oyuncak olmadığında kendi yaratıcılıkları ile oyun ortamını yaratabiliyorlar. Doğadaysanız çocuğun ayrıca oyuncağa ihtiyacı olmuyor. İki dal ve bir kütük ile neler yapılabileceğine, küçük bir su birikintisinin kocaman bir deniz olabildiğine, taşları üst üste koyup nasıl sahne yapıldığı ve daha yüzlerce birbirine benzemeyen oyunun
üretilmesine şahit oldum. Çocukların hiçbiri oyuncak aramadı ormandayken

Cici doktorum: Çocuklar doğada iken farkındalıkları da artıyor değil mi?

Gül Şahin: Kesinlikle doğada çocukların anı yaşama ve farkındalık seviyesinin artıyor.
Bir sınıf dolusu yerinde duramayan çocuğun bir kuşun sesini dinlemek için sessiz kalabilmesini, yaprakların üzerine düşen çiğ tanelerini uzun uzun izlemelerini, hayatında ilk defa elleriyle kuş besleyen çocukların heyecanını görmeniz lazım. Mevsim değişimlerini her hafta gittiğimizde farketmeleri, değişimin nasıl olduğunu takip etmeleri her ormana gittiğimizde arttı. Daha önce bizim dikkat etmediğimiz minik detayları
onlar farkeder oldular.

Cici Doktorum: Doğa ve doğada yaşayan diğer canlıları tanıyan çocuklarda doğayı koruma bilinci de artıyor. Bu konuda gözleminiz nedir?

Gül Şahin: Evet artıyor. Ancak sadece  doğaya değil; arkadaşına ve hayvanlara saygı ve sevgi göstermeyi de doğada öğreniyorlar.
Her orman sabahında gökyüzünü, ağaçları, bulutları, ormandaki hayvanları selamlamayı, ormanda rahat gidebilsin diye sonbahar yapraklarını solucanın önünden çekmeyi, ağaç gövdelerine “arkadaşım” diye sarılmayı, fırtınada dalı kırılmış bir ağaca “geçmiş olsun” demeyi kısaca doğanın bize verdiklerini ondan isterken izin almayı keşfettiler. Bir ağaç dalını tek başına taşıyamadıklarında birbirleri ile beraber çalışıp, dayanışma ile neler başarabileceklerini gördüler. Çocukların doğaya, doğanın çocuklara ihtiyacı
olduğunu gördüler

Cici Doktorum: Peki hava koşulları değiştiğinde, yağışta, kar yağdığında nasıl devamlılık sağlayabiliyorsunuz?

Gül Şahin: Her hava koşulunda eğlence Soğuk, yağmurlu havada dışarı çıkmaya üşenmek ya da “aman hastalanır” diye endişelenmek biz büyüklerin hüsnü kuruntusu. Çocuklar her havada oyun oynayabiliyor. Kırağı düşmüş yaprakların çıkardığı sese heyecanlanıp, ilk ben basacağım diye koşmak, küçük bir rampanın yağmurdan çamur olmuş toprağından kaydırak yapmak, üşümemek için hareket etmenin önemini onlar bizden daha iyi biliyor. Sıcak havalarda sineklerin dansını da izlemeyi de onlardan öğrendim. Yağmur ya da kara uygun kıyafetlerle çamurda oynayabileceklerini söylediğimizde gözlerindeki parlaklık ve sevinç paha biçilmez. Paha biçilemez bir mutluluk bir eğitim serüveni. Önemli olan çocuğun kendini rahat hissettiği doğal ortamında,oyunlarında doğada var olması. ben çocuklarımızı anne babalarından daha iyi kimsenin tanıyamayacağına inanırım bu yüzden 28 yıldır anne ve babalarımızla hep el ele yürüyoruz.

Cici Doktorum: Sevgili Gül Şahin çok teşekkür ederiz. Umarım bu akım ülkemizde yaygınlaşır.

Cicidoktorum diyor ki

Sevgili Gül Şahin’e çok teşekkür ederiz.
Umarım bu akım ülkemizde yaygınlaşır.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

Start typing and press Enter to search