Covid-19 ve Obezite İlişkisi
Yıllardır devam eden obezite araştırmaları ve doğru tedavi seçeneklerini ortaya koyma çabaları, şişmanlığın genetik, yapısal, gelişimsel, ruhsal ve çevresel birçok faktörden etkilendiğini ortaya çıkarmıştır. Bu bilgiler ışığında şişmanlığın tedavisini çok kollu ve çok yönlü düzenlememiz gerektiği kaçınılmaz bir gerçektir. Eski az ye ve çok hareket et mantığının da tek başına işe yaramadığı milyonlarca defa başarısızlıklarla ispatlanmıştır.
Diyet ve beslenme bilinci tedavide çok önemli!
Diyet ve beslenme bilimini yeri şişmanlık tedavisinin vazgeçilmezdir. Metabolizma ve hormon değişikliklerimizi bilerek günün hangi saatinde ne ile ve nasıl besleneceğimiz, hatta gerekirse ilaç tedavi desteği almak (endokrinoloji) da önemli bir tedavi koludur. Günlük aktiviteyi arttırarak hem yakılan enerjiyi (kaloriyi) yükseltmek, hem de sağlıklı bir metabolizma ve kalp-akciğer sistemine kavuşmak da göz ardı edilemeyecek bir öneme sahiptir. Mekanik ve hormonsal etkiye sahip cerrahi girişimler ise günümüzde hiç tartışmasız en etkin ve sürdürülebilir tedavi olarak binlerce bilimsel çalışma ile şişmanlığın tedavisinde en önemli yöntemlerdir.
Obeziteden kurtulmak için hayat tarzınızı değiştirin.
Tüm bu modern, bilimsel ve agresif tedavilere rağmen halen obezite ile mücadelede tam başarıya ulaşmış değiliz. Yukarıda bahsedilen psikolojik ve çevresel faktörler başarıyı yakalamamızdaki engellerin asıl nedenleri gibi ön plana çıkmaktadırlar. Şişmanlık için girişimsel tedavi (cerrahi) uygulanan kişi bile doğru davranışsal eğitimi almaz ve şişmanlığın tedavisi altında yatan felsefeyi kavrayamaz ise başarısızlık söz konusu olabilir. Girişim veya ameliyattan önce ve sonra psikolojik destek ve bilgilendirme programları ile desteklenmeyen ve hayat tarzını uygun bir şekilde değiştirmeyen bireylerde başarı oranları da sürdürülebilirliği de tatmin edici düzeyde olmayabilir.
Stres iştahınızı arttırır
Stres ve tedirginlik gibi ruhsal etkenler kortizol dahil birçok stres hormonunun seviyesini arttırmaktadır. Sonuç; iştah artar ve vücudu korumak amacıyla metabolizma düşer. Yani aynı miktarda yiyip aynı düzeyde egzersiz yapmakla beraber strese girdiğimizde kilomuzda artış olur ve bu olay stres hormonlarımıza bağlı her zaman var olan bilimsel bir gerçektir. Yüksek karbonhidratlı gıdaları tüketmek, özellikle insülin direnci veya şeker hastalığı olan kişilerde ve obezlerde daha çabuk ve daha kısa sürede acıkmaya neden olur. Modern ve tüketici hayat tarzı sürdürülen bir evde, gıda ile doldurulmuş ve hareketsiz uzun saatler geçirme alışkanlığına sahip kişilerde özellikle evde geçirilen sürelerin uzadığı Covid-19 pandemi süreci de sürekli yemek yemekle sonuçlanacaktır. Uzun bir süre için günlük hayat rutini ve iş aktivitesinden uzak kalarak eve kapanmak, depresyon ve stres hormonlarına benzer etkiye sahip hormonsal değişikliklere neden olarak aşırı yemek ve kilo almayla sonuçlanacaktır. Kapalı bir alanda uzun süre kalmak ve buna bağlı hareketsizlik sonucu günlük alınan gıda artmasa, fazla kalori alınmasa da uzun vadede kilonun artmasına neden olabilir.
Pandemide neden obezite arttı?
Covid-19 enfeksiyonunun toplumda yayılmasını engelleme çabaları ve karantina sürecinde hastalık kapmak nedeniyle stres altındayız. Buna iş hayatımızın aksaması ve maddi sorunlar yaşama endişesi ya da gerçeği, yani gelecek kaygısı da eklenince stres katsayımız katlanarak büyüyor. Mecburi olarak kapalı ortamlarda ve ev hapsindeyiz. Alışık olmadığımız maske kullanımı ve sosyal mesafe uygulamaları da içe kapanma davranışları sergilememize ve depresyona girmemize neden olabilir. Daha az hareket ediyoruz ve alternatif çözümler üretemediğimiz için tüm gün elektronik ekranların karşısında atıştırmaya devam ediyoruz. Gündüzleri geç uyanıp gece geç saatlere kadar uyanık kalmak da günlük beyin aktivitemizin bozulmasına sebep olup, diğer stres hormonlarını aktive etmektedir. Bu durum huzurlu, mutlu hissetmemizi sağlayan ve beynimizin dinlenmesi için ihtiyacı olan hormonlarımızın salınımını azaltmaktadır.
Obezite birçok hastalığa zemin hazırlar
Obezitenin varlığı tip-II şeker hastalığı ve insülin direnci gibi rahatsızlıkların yanında, akciğerlerimizin kapasitesini azaltarak solunum yolu enfeksiyonlarına da zemin hazırlar. Uyku apnesi, gece horlamaları, gündüz uyuklama ve nefes darlıkları gibi şişmanlığın yol açtığı solunumsal sıkıntılar da yaşamsal riskleri yükseltir. Yaşadığımız yeni Coronavirus (Covid-19) salgını yüksek kan basıncını da ciddi bir risk faktörü olarak öne çıkardı. Obezite ve neden olduğu sistemik hastalıkların, enfeksiyonun daha tehlikeli seyretmesine neden olduğunu gözlemlemekteyiz. Kilosu yüksek olanların daha dikkatli olması, korunma önlemlerini arttırması gerekmektedir. Yani hiçbir sağlık problemi olmasa bile kilo sorunu olan kişilerde, yukarıda sözü edilen mekanizmalara bağlı kilo artışı açısından risk daha yüksektir.
Covid-19 enfeksiyonu yüksek bulaşıcılık özelliği ve vücuda verdiği ciddi zararları nedeniyle tıbbi ve cerrahi müdahalelerde yüksek risk oluşturan bir hastalık olarak yerini aldı.
Günümüzde obezite ve metabolik hastalıkların tedavisinde kullanılan cerrahi uygulamalar daha etkin, daha hızlı, anestezi ve cerrahi açıdan daha güvenli ve ameliyat sonrası iyileşme süreleri oldukça kısaltılmış durumdadır.
Hiç şüphe yok ki şişmanlık ve neden olduğu hastalıklar nedeniyle kaybedilen hayatların sayısı Covid-19’dan çok daha yüksektir. Obezite ile savaş devam edecek. Davranışsal tedaviler ve çevresel faktörlerin düzeltilmesi, eğitim ve bilgilendirme bugün de olduğu gibi anahtar çözüm olacak. Ancak daha çok uzun bir süre için obezitenin en etkin sonuç veren tedavisi girişimsel ve cerrahi yöntemlerdir.
Cici doktorum diyor ki
Obeziteden de Covid-19’dan da korunmak elinizde