İlişkilerde Tartışma Olmamalı mı?
Yazının başlığını dikkate alırsak, aslında tam tersi olmalı diye başlamak isterim. Tartışma-çatışma taraflar arasındaki uyuşmazlıkların ya da tutarsızlıkların bir dışavurumu olarak kabul edilebilir ve günlük yaşamımızın bir parçasıdır. Kelime anlamı ile olumsuz hisler çağrıştırsa da her zaman yıkıcı olmak zorunda değildir. Yakın ilişkilerde ya da evlilikte çatışma partnerlerin birbirleriyle olan farklılıklarından ve beklentilerin karşılanmamasından kaynaklanabileceği gibi, iletişimde yaşanan güçlüklerden ya da çatışma ile baş etme yöntemlerinin uyumsuz olmasından da kaynaklanabilir. Her ilişkide bir noktada çatışma kaçınılmazdır ama bazen verilen tepkiler uzun zamandır çözümlenmemiş konuların halledilmesine yarayabilir ve yapıcı da olabilir.
Çatışma yaşamayan çiftler daha mutsuz
Çalışmalar çatışmadan kaçınan çiftlerin, çatışma ile yüzleşenlere göre daha mutsuz olduklarını söylüyor. Çünkü kaçınmak hem var olan sorunu çözmeyi engelliyor hem de kızgınlık, kırgınlık, küskünlük gibi olumsuz duygulanımların ortaya çıkışını kolaylaştırıyor. Belli bir noktaya kadar çatışma, ilişkide uyum sürecini desteklemekte ve ilişkiden sıkılmayı da engellemektedir. Eşler eğer sorunların kökenine inmezlerse, yanlış anlaşılmalar, birbirini iğneleme ve/veya pasif agresif davranışlar artacak ve bu da problemi çözmek yerine sorunun büyümesine neden olacaktır.
Evlilikte açık ve net iletişim olmaması çatışmaları arttırıyor
Evlilikte de eşlerin başka biriyle yaşamaya alışma sürecinde zorluklar yaşaması, beklentilerin farklı olması, açık ve net bir iletişimin olmaması, ekonomik problemler, çocuklarla ilgili sorunlar, her iki tarafın aileleriyle ilgili sorunlar ve bu sorunların giderilmesi ile ilgili görüş ayrılıkları, cinsel sorunlar, kıskançlık vb. çatışma kaynağı olabilir. Çatışmanın yoğunluğu şiddetli olduğunda tükenmişlik hisleri, yorgunluk, öfke atakları, kaygı ve depresif şikayetler, geri çekilme, uyku ve yeme sorunları gibi belirtiler de duruma eşlik edebilir.
Mevcut sorunu kabul etmeyip yok gibi davranmak ilişkiyi zora sokabilir
Öncelikle çatışma olduğunun farkındalığı, ortada sorun yokmuş gibi davranılmaması önem taşır. Sorunun adını koymak, kabullenmek, ve önemsemek en önemli ilk adımı oluşturur.
Ne kadar sık tartışıldığı değil, tartışmanın nasıl algılandığı önemlidir
Bir evlilikte ne kadar sık tartışıldığından ziyade, o tartışmaya verilen tepkiler ve çiftler tarafından nasıl algılandığı aslında daha büyük önem taşır. Beraberliğin istikrarını ve kalitesini belirleyen de çatışmanın ele alınışıyla ortaya çıkacaktır. Negatif tutumlar, aşırı eleştiri ve suçlama, aşırı savunmacı olma ve reddetme davranışları ya da tam tersi aşırı agresyon ve düşmanlık gibi davranışlar ilişkide stresi belirgin olarak artıracaktır.
Evlilikte çatışmaları azaltmak için öneriler
- İşbirliği içinde sorunu çözmeye çalışın,
- Pozitif bir tutum takının,
- Partnerinizin bakış açısını anlamaya çalışın,
- Onun fikrini kabul etmeseniz bile en azından saygı duymaya çalışın.
- Taraflardan biri herhangi bir şeyden şikayet ettiğinde başka bir şeyden şikayet ederek karşı saldırıda bulunmayın,
- Pasif agresif bir tavır sergileyerek konuşmaktan kaçının,
- Kendinizi kapatmayın. Sorunun üstünü kapatmaya çalışmak duyguların çözümlenememesine ve sorunun sanki bitmiş gibi gözükse de aslında uzun süreçte çiftin hayatını daha da olumsuz etkilemesine sebep olur.
- Partnerinizle aranızdaki anlaşmazlık nasıl bir kişi olduğunuzla değil, sorunun nasıl ele aldığınızla ilgilidir.
- Tartışma doğru yapıldığı sürece yapıcı olabilir.
Sonuç olarak; hiçbir şeyin konuşulmadığı ya da “biz hiç tartışmayız, annemle babamın birbirlerine seslerini yükselttiklerini bile duymadım” diye tariflenen evlilikler, en mutlu evlilikler olmak zorunda değil ve çoğunlukla da değiller. Yani sonuçta bazen (doğru yapılıyorsa) tartışmak, tartışmamaktan daha iyidir.
Cici doktorum Diyor ki!
Karadeniz de bir söz vardır: “Çekişecesun ki pekişesun”
Çekişirken kopmamanız dileğiyle…