Tümay Özokur Çocuk Oyuncu Koçu Menajer

Cici Doktorum: Sevgili Tümay Özokur siz tanıdığım en güçlü menajer ve çocuk oyuncu koçlarından birisiniz. Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliğinden başlayan eğitim hayatınız nasıl oldu da sizi televizyona ve bu kadar büyük bir menajerlik oluşumunun başına getirdi?

Tümay Özokur:  Ben 68 yıl hekimlik mesleğine hizmet vermiş bir babanın kızıyım. Doktorluk çok hayran olduğum, gerçekten çok saygı duyduğum bir meslek. Doktor olmak çok istedim ama olamadım. Babama da söylediğim gibi kimya mühendisliği ile beyaz önlüğü yakaladım. Bir sene laboratuvar şefi olarak çalıştıktan sonra baktım ki bütün canı sıkılmış kişilerle, çalışanların sorunlarıyla hep ben ilgileniyorum. Ben insanlarla iç içe olmalıyım dedim ve istifa ettim. Sonra da dergicilik radyoculuk, televizyon programcılığı, ekran önü, ekran arkası, film yapımcılığı, reklam sektörü derken kendimi korkunç bir network ağının içinde buldum ve 1999 yılında aynı zamanda ortağım da olan sevgili ablam ile ajansı kurduk.

Cici Doktorum: 2006 yılında sizin “Anne Oluyorum” adında çok güzel bir programınız vardı. Bize ondan biraz bahseder misiniz?

Tümay Özokur:  Dört aylık hamileyken Yaprak Dökümü’nün cast direktörlüğüne başladım. O dönemde Ece “Senin hamileliğini bir tv programı ile ay ay takip edelim mi?” dedi. Ece Yönerç’e de teşekkürlerimi sunuyorum bu arada. Önce “Delisin sen!” dedim  ama sonra iki evladımı da ekranda doğurdum. Önce “Annenin Günlüğü” ile başladık, sonra Dora dünyaya geldi “Dora’nın Günlüğü” oldu.  Sonra Dora büyümeye başladı “Doraca” programına başladık. Ardından Dora iyice büyüdü programın adı “Büyüyünce Ben” oldu. Sonra “Ağaç yaşken eğilir” derken ben bir mucizeye tanıklık ettim. 7 sene sonra olmaz olmaz derken 45 yaşında ikinci kez anne olduğunun müjdesini aldım. Dolayısıyla tekrar “Annenin Günlüğü”ne döndük. 2013 de Karen Berena’yı dünyaya getirdim. Bir seneye yakın da onun hayatını paylaştım. Çok keyifliydi. Şu an yine bir sürpriz çocuk programımız var. İnşallah yakında onu da sizlerle paylaşacağım.

Çocuğunuzun mayasına sevginizi katın

Cici Doktorum: Peki siz nasıl bir çocuktunuz?

Tümay Özokur: Ben Erkek Fatma diye bir tabir vardır ya öyle bir çocuktum. Üç kız kardeşin en küçüğüyüm. Bizimkiler erkek çocuk istiyorlarmış ve üçüncüyü öyle beklemişler. Ben de onlara erkek çocukları aratmadım. Sevgi ile terbiye olmuş çocuktan asla zarar gelmez mantığını gerçekten yaşayarak öğrendim. Herkese de bunu tavsiye ediyorum. Ailem bana sevginin ve saygının öz kültürümüzü değerleri olduğunu öğretti. Bunu öğretirken de asla şiddet ve baskı kullanmadılar. Almayı da bilirim vermeyi de… Bir kız çocuğunun babasıyla hayatı paylaşabilmesi çok kıymetlidir. Nur içinde yatsın benim babam da hem sevgilimdi, hem kız arkadaşımdı, hem erkek arkadaşımdı, herşeyimdi… Kız çocuğu babalarına özellikle tavsiyede bulunuyorum, kızlarının, çocuklarının dostu olsunlar. Ben de şimdi iki oğlumla bu ilişkiyi kurmaya çalışıyorum. Eğer sen çocuğuna her şey verip sevgi vermiyorsan, işte o zaman çocuk şımarır ve arsız olur.  Oysa sevgiyle mayalanmış çocuktan kimseye zarar gelmez.

Cici Doktorum: Tümay Özokur Akademi’de çocuk ve gençler nasıl bir eğitim sürecinden geçiyor? Kamera önü oyunculuk eğitiminden bize bahseder misiniz?

Tümay Özokur: Akademimizde bir oyuncu adayında olması gereken bütün konuları kapsayan bir eğitim sistemimiz var. Ben çok çocuk oyuncuya destek verdim. Mesela Sihirli Annem”deki Çilek Zeynep Özkaya bizim oyuncumuzdu. “Selena” dizisinden Dilara Kurtulmuş ilk aklıma gelenlerden. Bizden çıkan çok çocuk oyuncu şu an sektörde devam ediyor. Çocukların yanı sıra çok fazla genç oyuncuyu da sektöre kazandırdık. Engin Altan Düzyatan, Barış Arduç, Mustafa Bademoğlu, Seda Dadaşova, Eylül Toros o kadar çok oyuncu var ki…Çoğu üniversitede daha öğrenciydi akademimize geldiler. 

 Akademide oyuncularımız diksiyondan dövüş tekniklerine, etkin ve doğru prezentasyondan kendilerini doğru tanıtmaya, imajdan tasarıma, sosyal medya kullanımından şan eğitimine varıncaya kadar her yönüyle eğitim alıyorlar. 

Cici Doktorum: Akademinizde bir de bir de konservatuara hazırlık eğitimleriniz var. Bu konuda da bilgi verir misiniz?

Tümay Özokur: Konservatuara hazırlık eğitimlerimiz ayrı, kamera önü yani sahaya hazırlık eğitimlerimiz ayrı. Çünkü sahneye çıkmakla dizide oynamak arasında dünya kadar fark var. Günümüzde magazin kültürü ve sosyal medya nedeniyle gençler tarafından bu durum çok  yanlış anlaşılıyor. 

Çocuğum ekrana çıksın hayali kuran ebeveynler dikkat!

Cici Doktorum: Ailelerin artık çocukları ile ilgili gelecek hayalleri değişti. “Benim çocuğum ekrana çıksın”, “Benim çocuğum bir dizide oynasın” gibi hayaller kuran ailelere ne önerirsiniz?

Tümay Özokur: Böyle hayal kurmasınlar. Bıraksınlar hayalleri çocuklar kursun. Bir anne babanın görevi çocuklarının yerine hayal kurmak değil, çocuklarının hayallerini gerçekleştirebilmektir. Size kendimden örnek vereyim. Çocuğumun çok iyi yüzmesini istiyordum ve küçükken Dora’yı yüzmeye götürürdüm. Ama nasıl? Çocuğu kazıyarak kaldırıyorum yataktan; hadi oğlum hadi oğlum zorla yüzmeye götürüyordum. Yüzme hocası da diyor ki “Çok iyi aman sakın bırakmasın!” Biz de Dora’yı zorla götürüyoruz yüzme dersine. Bir gün Meryem Ana’ya gittik dilek dilemeye. Oğlum da bizimle birlikte mum yaktı. “Ne diledin oğlum?” dedim. “Yüzmeyi bırakmayı diledim” dedi. İşte o an anladım ki benim en büyük hayalim olan yüzmeyi hırs yapıp zorla çocuğuma yaptırmaya çalışmışım. Şimdi hiç bulaşmıyorum. Çocuğunuzun hayalinde varsa, içinden geliyorsa onların hayallerini destekleyin. Aksi halde kendi hayallerinizi çocuğa dikte ettirmenin bir faydası olmuyor. 

İnadına ve inadına sevgi…

Cici Doktorum: Sizin yazılarınızı okurken, dikkatimi biz cümleniz çekti. “İnadına ve inadına sevgiyle herşeye evet”… Ne kadar güzel…

Tümay Özokur: Evet inadına… Ve her şeye rağmen… Bu günlerde birine “Nasılsınız?” demeye korkuyorum. Cevap en masumu “Başım ağrıyor” diye başlıyor. Rahmetli Aysel Gürel’in çok sevdiğim bir lafı var: “Ya kardeşim başın ağrıyorsa ağrıyor. Bana niye söylüyorsun? Ben doktormuyum” demiş. Şimdi nasılsın dediğim anda “Bankaya borcum var”, “Trafikte kaldım”, “işlerim çok kötü”, “Boşanıyorum” gibi cevaplar alıyorum. Hepimizin sorunları var. Sorunsuz bir hayat yok. Oysa yapmamız gereken şu: İnadına sevgi… İnadına umut… İnadına ayakta durmak ve  inadına yaşamak… Her insanın içinde büyük bir güç var ama bir çoğumuz bunun farkında değiliz. Eğer siz o gücü dedikodu yapmaya kullanırsanız dedikodu yapıyorsunuz. Kötülüğe kullanırsanız kötülük yapıyorsunuz. Oysa içinizdeki gücü bir şeyleri yapmak için kullandığınızda dimdik ayaktasınız. Özellikle de kadınlar. Kim ne derse desin ama özellikle kadınların içinde bu gücün çok fazla olduğunu düşünüyorum. Çocuklarımıza iyi insan olmayı öğretelim.  

Cici Doktorum: O zaman yine ne diyoruz? “İnadına ve inadına sevgi”. Ve İçimizdeki çocuğu öldürmüyoruz. 

Tümay Özokur: O çocuk bazen içimizde hüzünlü kalır. Onu hep ayağa kaldırmak lazım. Çocuk coşkusunda yaşadığımız sürece kırmızı daha kırmızı, yeşil daha yeşil oluyor. Gökkuşağının renkleri sana ait oluyor. İşte o zaman hayal kurabiliyorsun. Ve hayallerinle varsın zaten. Sevgili Sunay Akın’ın bir sözü var: “Yetişkinlik hayallerin bittiği yerde başlar”.

Cici Doktorum: Sevgili Tümay Özokur size çok ama çok teşekkür ediyorum. Bu yüzden ben bütün programlarımı ve yazılarımı “Çocuksu günler…” diye bitiriyorum. İçimizdeki çocuğa arada bir göz kırpmayı unutmayalım… 

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

Start typing and press Enter to search