Boşanma Sürecinde ve Sonrasında Baba Olmak

Günümüzde, birlikte bir hayat kurmak isteyen çiftlerin evlenmesi kadar, ortak hayatın çekilmez duruma geldiği noktada boşanma kararı alınması da bir o kadar doğaldır. Tarafların müşterek çocukları olması halinde gerek boşanma sürecinin gerek ise boşanma kararının kesinleşmesinden sonraki sürecin çocukların üstün yararı gereği çok doğru ve işbirliği içerisinde yönetilmesi ve yürütülmesi gerekmektedir. Tabi burada hem annelere hem de babalara önemli görevler düşmektedir.

Öncelikle boşanma davaları ile ilgili kısaca bilgi vermek gerekirse;

Türk Medeni Kanunu’nun 161 ile 166. Maddeleri arasında boşanmaya ilişkin hukuki sebepler sayılmış durumdadır. Evlilik zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı gibi sebepler ile sona erdirilebileceği gibi, Türk Medeni Kanunu’nun 166. Maddesinde düzenlenen ve genel boşanma nedeni sayılan evlilik birliğinin sarsılması sebebi ile de sona erdirilebilir.

Anlaşmalı Boşanma mı? Çekişmeli Boşanma mı?

Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Uygulamada bu davaya anlaşmalı boşanma davası adı verilmektedir. Anlaşmalı boşanma davası açılması halinde ise taraflar tazminat bedelleri dahil mutabık kaldıkları tüm hususları protokole dökebilmekte ve kısa sürede karar alınabilmektedir. Daha önceki yazımızda da değindiğimiz üzere uygulamada çekişmeli boşanma davaları, her iki taraf da “boşanma” hususunda mutabık olsalar dahi kusur durumu, velayet, nafaka ve tazminat hususlarında mutabık kalamadıkları için uzun sürmekte ve bazen bir boşanma davasının sonuçlanması 2-3 seneyi  bulabilmektedir.

Boşanmada Babanın Velayeti

Her ne kadar kanunla yapılmış bir düzenleme olmasa da uygulamada tarafların bu konuda anlaşmazlık yaşadığı durumlarda özellikle de yaşı küçük olan çocukların velayet hakkı anneye verilmektedir. Velayet hakkı kendisine verilmeyen baba ile 18 yaşın altındaki çocuk arasında kişisel ilişki tesis edilmektedir. Her nasıl ki velayet bir hak olmakla birlikte velayet hakkının doğru bir şekilde kullanılması bir yükümlülük ise, verilen kişisel ilişki kararının da doğru bir şekilde yerine getirilmesinin talep edilmesi hem hak hem de yükümlülüktür. Tarafların üzerinde anlaştıkları veya hakim tarafından belirlenen günlerde velayet hakkı kendisinde olmayan baba, çocuk ile görüşmeli, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamalı ve çocuğun baba ile olan ilişkisinin sağlıklı bir şekilde devamı için üzerine düşen tüm görevleri yerine getirmelidir. 

Velayet Hakkının Kötüye Kullanılması Durumu

Anne ve babalar, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür. Dolayısıyla, velayet hakkının kullanımının engellenmesi kadar kişisel ilişki kurulmasının engellenmesi de hukuken yasaklanmıştır. Velayet hakkının anneye verildiği bir durumda, annenin velayet hakkını kötüye kullanarak çocuk ile ilgilenmemesi, çocuğun eğitimini, sağlığını, güvenliğini tehlikeye atması halinde babanın velayet hakkının değiştirilmesini ve velayetin kendisine verilmesini dava yolu ile talep hakkı mevcuttur. Bununla birlikte, yine velayeti anneye verilen bir çocuğun taraflarca veya Mahkeme tarafından kararlaştırılan günlerde baba ile düzenli kişisel ilişki kurması çocuğun üstün yararı gereği son derece önemlidir. Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya anne ve baba bu haklarını kanunda öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir. Ancak buna benzer durumların olmaması halinde anne tarafından baba ile çocuk arasındaki kişisel ilişkinin engellenmesi hali velayet hakkının kötüye kullanılmasıdır ve baba tarafından yine dava yolu ile velayet hakkı talep edilebilir. 

Velayet Annede ise Baba Çocuğu Ne Sıklıkla Görebilir?

Tarafların ortak akıl ile barışçıl bir tutum sergilemedikleri, müşterek çocuğun yararları gözetilerek çocuk ile babanın kişisel ilişkisi için çaba sarf etmedikleri hallerde, velayeti kendisinde olmayan baba çocuğunu istisnai durumlar haricinde 15 günde bir görebilmektedir. Bu durum, boşanma sürecinde ve sonrasında babaların en çok zorlandığı hususlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaldı ki velayet hakkı sahibi olan tarafın çocuk ile birlikte şehir değiştirme hakkı da bulunduğundan ve bu husus başlı başına velayetin değiştirilmesi sebebi olamayacağından, kişisel ilişki günlerinin mevcut duruma göre güncellenmesi ve daha da azalması söz konusu olabilmektedir. 

Boşanma Durumunda Çocuğun Tüm Giderlerini Baba mı Öder?

Bununla birlikte, yine velayet hakkının verilmediği tarafın, müşterek çocuğun bakımı ve giderleri için diğer tarafa nafaka ödemesi gerekmekte ve bu hususta talep olmasa dahi Mahkeme tarafından resen karar verilmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 182. Maddesinde bu husus; “Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.” Şeklinde düzenlenmiştir. Yukarıda da bahsedildiği gibi uygulamada velayet hakkı genelde annelere verildiğinden nafaka ödeyen taraf baba olmaktadır. 

Nafaka Babaya Karşı Kullanılan Bir Silah mı?

Özellikle nafaka miktarına Mahkeme tarafından karar verildiği ve tarafların bu hususta uyuşmazlık yaşadığı hallerde, uygulamada birtakım üzücü durumlarla karşılaşılmaktadır. Babaların nafaka bedelini özellikle ödemekten imtina ederek annenin ve en önemlisi çocuğun mağdur edildiği olaylar yaşandığı gibi, anneler tarafından da nafaka bedellerinin babaya karşı bir silah olarak kullanıldığına şahit olunmaktadır. Yasal olarak belirlenen nafaka bedellerinin ödenmemesi durumunda ceza davası açılabilmektedir. Ancak, Mahkemelerin yoğunluğu sebebi ile açılan bir davanın görülmesi, karar verilmesi aylar alabildiğinden, tüm bu süreçte aylık nafaka bedellerinin ödenmemesi, annenin çalışmaması durumunda tüm dava sürecinde çocuk ile birlikte maddi olarak mağdur olması anlamına gelecektir. Bununla birlikte, nafaka bedellerini ödeyen ancak ödemelerini ispat edemeyen bir babanın, annenin yasal yollara başvurması halinde ekonomik gücü olmasa dahi tekrar aynı bedelleri ödemek durumunda kalması anlamına gelecektir. 

Boşanma Sonrasında Çiftlerin Ortak Paydası Çocuk Olmaya Devam Edecektir

Görüldüğü üzere, müşterek çocuğun olduğu hallerde tarafların boşanmış olsalar dahi ebeveyn olarak ilişkileri devam edecektir ve etmelidir. Mevzuatta konuya ilişkin birçok düzenleme söz konusu olsa da, yukarıda bahsedilen hususlardan da anlaşılacağı üzere tarafların boşanma sürecini ve sonrasını anlaşmalı ve ortak irade ile sürdürmeleri çocukların üstün yararı gereği son derece önemlidir. Kanaatimizce sıklıkla unutulan husus, çocukların anne ve baba arasındaki anlaşmazlıklara, husumete ve çekişmelere taraf olmadığı ve taraf haline getirilmemesi gereğidir. Gerek annelerin gerek ise babaların, zaman zaman karşı tarafı cezalandırmak için aldığı aksiyonlar, yerine getirilmeyen yükümlülükler, aslında çocukları cezalandırmaktan, çocuklara zarar vermekten öteye gitmemektedir. Ortak paydanın çocuk olduğu ve onun yararlarının gözetilmesinin her iki tarafın da sorumluluğu olduğu unutulmamalı, mümkün olan her hususta anlaşma sağlanarak hareket edilmelidir. 

Cici doktorum diyor ki…

Boşanmak sadece eşten ayrılmaktır, babalık görevinizin devam ettiğini unutmayın.

Avukat

Start typing and press Enter to search