Modern Nöroanatominin Temellerini Atan Santiago Ramón Y Cajal (1852-1934)

“Modern nöroanatominin” temellerini atan Santiago Ramón y Cajal (1852-1934), kavramları ezberlemeyi reddeden, çalkantılı kişiliği ile babası için dizginlenmesi zor bir çocuktu. Sanatçı olmayı hayal ediyordu ama babası bir cerrahtı ve oğlunun da doktor olmasını istiyordu. Sanatı boşuna bir çaba olarak görüyordu ve Cajal’ın sanat hayatını engelledi. Cajal, duvarlardan boya kazıyarak elde ettiği malzemelerle gizlice sanatını uygulamanın yollarını bulmuştu. Bir gün, despot baba, oğlunu mezarlıklardan insan kalıntılarını çıkarmak için yardım etmeye davet etti. Kemik çizmek Cajal’a anatomiyi sevdirdi ve tıp fakültesini bitirmesini sağladı. İtalya’da küçük bir kasabada bir doktorun oğlu olarak dünyaya gelen Camillo Golgi (1843-1926) ile yollarının nasıl kesişeceğini kimse bilmiyordu. 

Golgi, zihinsel bozukluklar konusunda uzmanlaşmış, araştırma yapmaya hevesli ama parasız bir doktordu. Küçük bir dairenin mutfağında kurduğu derme çatma bir laboratuvarda sinir sistemini mikroskop altında değerlendirmenin yollarını arıyordu. Potasyum dikromat ve gümüş nitratla oynayarak ünlü “reazionenera”nın (siyah reaksiyon) tarifini formüle ettiğinde yıl 1873’tü. Daha önce mikroskop camının arkasında koca bir boşluk olarak izlenen sinir sistemi hücreleri keşfedilmeyi bekleyen muhteşem bir dünya olup önüne serilmişti. Golgi henüz farkında değildi ama o küçük mutfakta bulduğu bu yeni boyama yöntemi ‘’modern nöroanatomi’’ çağını başlatmıştı. 

Golgi, sinir hücrelerini keşfediyor, gördüklerini resmediyordu. Ama ne yazık ki temelde yanlış bir düşünce geliştirmişti. ‘’Retiküler teori’’ ismini verdiği bu düşünceye göre sinir hücreleri dev bir ağdan oluşuyordu. Golgi yanılıyordu; sinir sistemi tüm açıklığı ile gerçeği haykırıyordu ama Golgi onu göremiyordu.

1887’de, o zamanlar genç bir anatomist olan Cajal, Madrid’deki meslektaşı Don Luis Simarro’yu ziyaret etti. Simarro, Golgi’nin boyama yöntemini deneyen bir psikiyatristti. Cajal, Simarro’nun gösterdikleri karşısında dehşete düştü; bazıları ince ve pürüzsüz, bazıları kalın ve dikenli siyah iplikler ve küçük yoğun noktalarla bezenmiş muhteşem bir görüntü. Şaşkındı ve mikroskoptan gözlerini alamıyordu.

Eve döner dönmez öğrendiği yöntemi kullanmaya başladı ve gördüğü her ayrıntıyı çizmeye başladı. Golgi boyası nöronları görmeyi kolaylaştırsa da yeterli değildi. Gece gündüz, gaz lambası ışığında çalışıyor, ince beyin doku dilimlerini inceliyordu. Bu dokulara fotoğraf plakalarında görüntü yakalamak için kullandığı gümüş-nitrat boyası uyguladı. Yarı saydam kehribar içine gömülmüş böcek sürülerine benzeyen tuhaf siyah şekilleri bir sanatçı gözüyle incelerken Golgi’nin gözden kaçırdığı gerçeği gördü. Nöronlar her biri ayrı, benzersiz birer mücevher gibiydi; sinir sistemini oluşturan nöronların arasında çok ince boşluklar vardı (daha sonra Sir Charles Scott Sherrington tarafından sinaps olarak adlandırılan boşluklar). Mikroskopta gördüklerini fotoğraflayacak teknoloji henüz yoktu ve gördüklerini resmetmeye başladı; Cajal’ın çocukluk hayali çizim olup kağıda dökülmüştü.

Kuş beyinciği üzerine yazdığı makalesinde Cajal resmettiklerini paylaştığında çoğu meslektaşı bunları bir artefakt olarak görmezden geldi. Cajal şiddetle karşı çıktı; eğer dikenler yalnızca gümüş bir çökeltinin eseriyse, neden dendritlerle sınırlıydı. Onları neden aksonlarda veya hücre gövdesinde görmüyordu? Çizdiklerinin doğruluğunu kanıtlamak için farklı bir yönteme ihtiyacı vardı. Farklı boya formülleri ile tekrar tekrar denemeler yaptı. 6 yıllık bir araştırmadan sonra, beynin tek tek hücrelerden oluştuğunu göstermeyi başardı. Bu fikri ‘’nöron doktrini’’ olarak adlandırdı ve Golgi’nin sinir sisteminin tek ve sürekli bir ağ olduğunu iddia eden ‘’retiküler teori’’sine karşı çıktı. 

Nöron doktrini, nörondan nörona sinyaller iletildiğini öne sürüyordu. Ama mekanizması o zamanlar bilinmiyordu, gördüğü ve çizdiği nöronların birbirinden ayrı olduğunu ve bir şekilde iletişim kurduğunu, birbirleri ile konuştuğunu sezmişti; ama bunu kanıtlamak için ışık mikroskobu yeterli değildi. 

Cajal, Berlin’de yapılan bir toplantıda (Alman Anatomi Derneği Kongresi) yanında getirdiği çizimlerle iddialı bir şekilde yeni teorisini sundu. Zamanın tanınmış histoloğu Albert von Köllikerde toplantıdaydı ve Cajal’ın sunumu karşısında hayrete düştü. “Nöron teorisi” hızla Avrupa’ya yayıldı. Ama Golgi asla yenilgiyi kabul etmedi ve şimdi “neo-retiküler” olarak adlandırılan teorisini sonuna kadar savunmaya devam etti. Stockholm’de bir konferansta ‘’Nöron Doktrini – Teori ve Gerçek” isimli konuşmasıyla Cajal’ı sert bir dille eleştirdi. Cajal’ın karalamaları, histolojik çizimlerden ziyade sanatsal yorumlar olarak kabul edilmeliydi. 

Cajal ve Golgi asla çözemedikleri bilimsel anlaşmazlıklarına rağmen 1906’da Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’nü paylaştılar. Ödül ilk kez iki kişi arasında paylaşılıyordu. Komiteye göre katkıları eşitti; Cajal haklıydı ama Golgi’nin boyama tekniği olmasaydı bu keşfi asla yapamazdı.Cajal’ın otobiyografisinde yazdığı gibi “Siyam ikizlerinin omuzlarından birleşmesi gibi, bu kadar zıt karaktere sahip bilimsel düşmanlar olarak çift olmak; kaderin acımasız bir ironisi”ydi. Stockholm’deki sahneyi paylaşmaya davet edildiklerinde beklenen Golgi’nin nöronları daha iyi görmelerini sağlayan boya hakkında konuşması ve Cajal’ın onu nöron doktrinine götüren çalışmaları anlatmasıydı. Ama podyuma çıkar çıkmaz Golgi, nöron teorisine saldırmaya başladı ve “kaybolmaya mahkum bir heves” olarak nitelendirdi. Cajal, fikirlerine yapılan bu saldırıdan memnun değildi, ancak Golgi’nin aksine zarifti. Yaşlı adama “şanlı meslektaşım” diye hitap etti ve zamanın işini yapmasına izin verilmesini önerdi. Golgi yanılıyordu, Cajal’ın çizimleri ve doktrini gerçekti, nörolojinin temelini oluşturuyordu, ama Cajal’ın da dediği gibi zamana direnmesi ve ispatı için 1950’lerde elektronik mikroskobunun keşfedilmesi gerekliydi.

Nörolojiye katkıları tartışılmaz olan Golgi ve Cajal hayatları boyunca çok daha fazlasını yaptılar. Golgi, hayatının büyük bir kısmını böbreğin fizyopatolojisini ve sıtmadan sorumlu parazitin yaşam döngüsünü çalışarak geçirdi. Adı Golgi cisimciği, Golg itendon organları, Müller-Golgi tübülleri, Golgi-Mazzoni cisimciği gibi birçok hücre içi organel ve dokuya verildi. 

Cajal ise kariyeri boyunca, üç yüzden fazla makale yayınladı, kolera aşısını keşfetti, kanser araştırmalarına katkıda bulundu, kısa kurgu öyküler yazdı ve renkli fotoğrafçılığın öncüsü oldu. Ama elbette en önemlisi çalışırken çizdiği binlerce (yaklaşık 3000) resim ile bize muhteşem bir sanat eseri koleksiyonu bıraktı. Monooküler mikroskobunda gördüklerini özenle kağıda dökerken beynin emsalsiz güzelliğini gözler önüne serdi; sinir hücrelerinin zarif ince detayları; dendritler, kortikal nöronların akson kollateralleri; kan damarlarını saran glial astrositler; beyincikte yelpaze şeklinde Purkinje hücreleri; retina hücreleri; veya bağırsaktaki nöronlar… 

Çizimlerinin toplandığı  ‘’The Beautiful Brain: The Drawings of Ramon y Cajal’’ nefes kesen bir sanat eseri olarak hayranlık uyandırmakla kalmıyor hala her yıl nöronları öğrenmeye çalışanlar tarafından alıntılanıyor. Yüz yıl sonra kullanılan modern yöntemler çok renkli güzel kareler yakalasa da hiçbiri Cajal tarafından tutkuyla çizilenlerle zarafet açısından yarışamıyor. 

Figure thumbnail gr2Golgi’ninserebellar korteks çizimi Şekil küçük resmi gr3Golgi’nin şimdi Golgi hücresi olarak adlandırılan serebellar hücre çizimi

Şekil küçük resmi gr5Cajal’ın piramidal kortikal hücreler  çizimi

https://the-public-domain-review.imgix.net/collections/illustrations-of-the-nervous-system-golgi-and-cajal/golgi-olfactory-top-thumb.jpg?Bir köpeğin koku soğancığındaki sinir hücreleri Golgi’nin çizimi 

Santiago Ramon y Cajal sinir hücrelerinin çizimi Cajal, sinir hücrelerinin görüntüsü

Santiago Ramon y Cajal sinir hücrelerinin çizimiCajal, beyincikPurkinje nöronlarının görüntüsü

ImageCajal, memeli retina yapısının ana hatları

The Beautiful Brain: The Drawings of Ramon y Cajal : DeFelipe, Javier,  Swanson, Larry: Amazon.com.tr: Kitap

Mikrobiyoloji Uzmanı

Start typing and press Enter to search