Dijital Dünyanın İlk Yerlileri Z Kuşağı
Onlar alfabenin son harfiyle tanımlansalar da birçok şeyin başlangıç noktası oldular. Dijital dünyanın ilk yerlileri,
‘Z Kuşağı’ gençleri, her ne kadar eleştirilseler de aynı zamanda mutlu ve iyi bir geleceğin anahtarı konumundalar.
Sabırsız, üretmeden tüketen, duyarsız, emek vermeden yükselmeyi tercih eden, tembel… Bunlar, 1997 ve 2012 (1995-2010 olarak kabul edenler de var) yılları arasında doğan Z Kuşağı mensupları için sıralanan eleştirel sıfatlardan sadece birkaçı…
Peki bu eleştiriler ne kadar haklı? Yoksa yeni nesil bir kuşak çatışması mı yaşıyoruz? Muhtemelen eleştirilerin sebepleri içinde bu da var. Ancak olaya biraz daha geniş perspektiften bakmak gerekiyor.
Bilgisayar başından kalkmamakla, tabletlerin ve akıllı telefonların esiri olmakla suçlanan bu neslin bebekleri, dijital dünyanın ilk yerlileri oldular.
Tablet ve akıllı telefon onların sus payı oldu.
Z’ler, yemek yemeleri, uslu durmaları için ellerine akıllı telefon, tablet tutuşturulan küçük insanlardı. Bir anlamda tablet ve akıllı telefon, onların sus payı oldu. Tamam da bunu onlara kim öğretti? Teknolojinin dozunu kaçırsalar da, bu teknoloji Z’lere, henüz emekleme döneminde sus payı olarak verilmişti bir kere…!
Z Kuşağı olan evlatlarını, teknolojik aletlerden izole büyütmeye özen gösteren ebeveynler ise okul çağında ambargoyu sonlandırmak zorunda kaldılar.
Z Kuşağı çocukları “Dik Duran Yeni Bir Nesil”
Bu yazıyı karalarken itibarlı şirketlerin ‘Z Kuşağı’nın taleplerine yönelik yaptığı çok sayıda araştırmaya göz attım. Neredeyse hepsinin ortak çıktılarından biri, giyim tarzlarıyla yargılanmaktan nefret ettikleriydi. İş yerlerindeki kıyafet kurallarının daha esnek olabileceğini ve gösterdikleri performansla değerlendirilmeleri gerektiğini savunuyorlar. Yani bu jenerasyon ‘Ye kürküm ye’ zihniyetinden uzak… Bu açıdan bakıldığında, dik duran bir nesil görüyorum.
Onları eleştirmeyip anlamaya çalışmak gerekiyor
İnfluncer, belli bir sektörün blogger ya da vlogger’ı olmak isteyen Z Kuşağı çocuklarını hunharca eleştiren diğer kuşakları da ben eleştiriyorum. Araştıran, takip eden, içerik üreten, bunun için emek veren, kitleleri tam manasıyla bilgilendiren ve bunun için de ciddi girişimlerde bulunan kişilerle “takibe takip, free ürün peşinde koşan vb” tanınmak için her türlü saçmalığı yapanlarla bir tutamazsınız. Yani, tam anlamıyla üretenle üretmeyeni bir tutup yerden yere vurmayalım. Mesleği ne olursa olsun, hakkıyla en iyisini yapmaya çalışan herkesin önünde saygıyla eğilirim. Buna Z Kuşağının dijital girişimcileri de dahil.
Tembel değil aksine hızlılar
Göz attığım araştırmaların ortak sonuçlarından bir diğeri ise Z Kuşağının anlık geri bildirimleri, çabuk aksiyon almayı önemsediğiydi. Her ne kadar tembellikle de suçlansalar, aslında hıza çok önem veriyorlar. Bu neslin bireyinin aradığı bir sorunun cevabını internet üzerinden bulması saniyeler sürüyor. Verdiği yemek siparişi en çok yarım saatte masada. İstediği an dilediği şeyi izliyor, dinliyor… Onlar hedefe en kısa sürede ulaşmanın peşindeler. Bu nedenle bence tembel de sayılmazlar. Onları bilgisayar başından ayrılmayan ‘fast food’ bireyler olarak görmemek gerekir. Sağlığını teknolojinin üzerinde tutan Z’lerin sayısı oldukça fazla ve bu sayı her geçen gün artıyor.
Ayrıca, teknolojik imkanların içinde büyüyen bir Z Kuşağı temsilcisine, 60 yaşında emekli olacağı söylendiğinde tepki göstermesi de benim için sabırsızlık ya da dirayetsizlik değil. Onlar, zaten geleneksel iş saatlerinde mesai harcamaktan çok, esnek zaman dilimlerinde daha verimli olacaklarını haykırıyorlar. Bu görüşleri için onlara ‘disiplinsiz’ de diyemem.
Dünyada 2 milyar Z Kuşağı insanı var
Z’lerin 2025 yılında dünya nüfusunun yüzde 30’unu oluşturması bekleniyor. TÜİK verilerine göre Türkiye nüfusunun yüzde 39’u Z Kuşağından oluşuyor.
Şirketler, siyasiler, markalar ve tabii ki reklamcılar bu kitleye ulaşmak için sürekli yeni stratejiler geliştirip duruyor. Hedef, onlara ürün satmak, bir şeyleri empoze etmek… Bu açıdan bakıldığında ise bir yandan tüketim girdabına çekilen Z Kuşağı, diğer taraftan da üretmemekle suçlanıyor.
Şunu da es geçmek istemiyorum… 2023 seçimlerinde oy kullanması beklenen 64 milyon seçmenin 13 milyonunu, yani yüzde 16’sını Z’ler oluşturuyor. Siyasilerin Z Kuşağı güzellemeleri bu nedenle olabilir. Ancak ben, bu jenerasyonun hataları olarak görülen eleştiri oklarının hedefinde, Y Kuşağı’ndan başlayarak geçmiş nesillerin de olması gerektiğini düşünüyorum.
Z kuşağının % 80’e yakını Türkiye dışında yaşamak istiyor
Z kuşağının % 85’e yakını gelir dağılımının dengesiz olduğuna inanıyor ve % 63’ü ana akım medyaya güvenmiyorsa, sizce de önceki kuşakların çuvaldızla imtihana girmesi gerekmiyor mu?
Her ne kadar eleştirilseler de onlar çevreye, doğaya, insan haklarına, hayvan haklarına, bilime ve nice güzel şeye çok fazla önem veriyor.
Bu nedenle, geleceğimizle kavga etmeyi bir kenara bırakıp mutluluk ve iyi bir yaşam peşinde olan Z’leri eleştirdiğimiz kadar anlamak için de çaba sarfedelim.
NOT: Netflix’te Kuş Uçuşunu izleyenler için belirtmeliyim ki, ben de çok etkileyici buldum. Var mıdır gerçekliği? Elbette… Tıpkı her şey gibi. Ama tüme varım yapmamalıyız. Örnekleri var ama bir şey her şey değildir.