Doğal Afet Sonrasi Ruh ve Zihin Sağliğini Korumak
Şubat ayında yaşadığımız depremler hepimizi çok sarstı. Enkaz altında kalan canları, sağ çıksalar bile şu an içinde bulundukları şartları, kayıpları olduğunu bilmek ve bunu sürekli olarak düşünmek acımızı ve çaresizliğimizi daha da arttırıyor. Günler boyunca sosyal medya üzerinden olayları takip ettik, yardım haberlerini çevremize duyurmaya çalıştık. Elbette her birimiz tüm bu seferberlik haline eşlik eden ortak duygularımız nedeniyle canla başla bir şeyler yapmaya çalıştık. Bu duygularımız, üzüntü, çaresizlik, korku, suçluluk, öfke gibi en temel duygular. Kitlesel bir travma yaşıyoruz ve kendimizi tükenmiş hissediyoruz. Bu bir süre daha devam edecek. Ancak birer ebeveyn olarak çocuklarımızı da koruyabilmek adına öncelikle kendi ruh ve zihin sağlığımızı korumamız önemli.
Bunun için neler yapabiliriz;
- Birçok insanın hayatını kaybettiği durumlarda kurtulanlar tarafından hissedilen suçluluk duygusuna “sağ kalanın suçluluğu” adı verilir. Dolayısıyla yaşanan afet karşısında yüreğimiz kanarken sıcak yatağımızda uyumak, yemek yemek, su içmek hatta nefes almak bile kendimizi suçlu hissettirebiliyor. Ancak hem kendimize hem de çocuklarımıza fayda sağlamak istiyorsak öncelikle biz güçlü durmak için çaba harcamalıyız. Bu sebeple temel ihtiyaçlarımızı ihmal etmemeli, uyumaya, düzenli beslenmeye ve kişisel bakımımızı devam ettirmeye zorda olsa gayret etmeliyiz. Rutinlere dönmek iyi gelecektir.
- Sürekli haber izlememek, mümkünse belli aralıklar belirleyerek, kendimizi kötü hissetmeye başladığımızda erişimimizi sınırlamak en doğrusu olacaktır. Özellikle bir çeşit stres hormonu olan kortizol seviyenizin yükselmesini önlemek ve uyku kalitesini arttırmak için yatmadan birkaç saat önce deprem ile ilgili haberleri izlemeyi kesinlikle bırakın.
- Bu süreçte hepimize iyi gelecek olan şey yakınlarımızla, arkadaşlarımızla iletişimde kalmak, acımızı ve derdimizi paylaşmaktır. Bu nedenle çevrenin desteğini, arkadaş dayanışmasını ihmal etmemek gerekli.
- Sizin üzüntünüzü, neşesizliğinizi ve kaygınızı gören çocuklarınız ile iletişimde ve etkileşimde kalmak, onlarla yaptığınız rutinleri aksatmamak da bedensel tetiklenmelerinizi azaltacak, aynı zamanda çocuklarınızı olumlu anlamda besleyecektir.
Çocuğunuzla deprem ve doğal afetler hakkında nasıl konuşmalısınız?
- Afete ilişkin görüntü ve konuşmalardan mümkün olduğunca uzak durmasını sağlamak elbette önemli ancak sizin konuşmalarınızdan dahi olağanüstü bir durum olduğunu fark eden çocuğunuza destek olmak için öncelikle böyle durumlarda çocuklarınızla var olan bağınızı koparmamak ilk önceliğiniz olmalıdır. Onlarla temasta olmak, dokunmak, sarılmak, birlikte oyun kurmak kendilerini güvende hissetmelerini sağlayacaktır. Bir şeylerin olağan seyrinde gitmediğini fark eden ancak ne olduğunu anlamlandıramayan okul öncesi çocuklar için deprem gerçeğini uzun uzun izah etmek kafa karıştırıcı olmaktan öteye gitmeyecektir. Çocuklar daha çok güvende olup olmadıklarını merak eder ve bununla ilgili endişe duyarlar. “Tüm bu olanlar seni korkutmuş olabilir ama bizler annen ve baban olarak senin yanındayız ve bir tehlike anında seni koruyabilmek için hazır olacağız.” diyerek ona duygularını anladığınızı gösterebilirsiniz.
- Bu süreçte yaşadıkları duyguların normal olduğunu söyleyerek, duygularını ifade etmeleri için alan açın. Çünkü bu yaşlardaki çocuklar kaygılarını oyun, uyku ya da yeme rutinlerindeki değişimler gibi sözel olmayan yollarla ortaya koyabilir. Sözel olmayan bu kaygı belirtilerine karşı daha fazla fiziksel temas kurmak, sarılmak, korku temalı oyunlarını engellemeyerek, duygularını dışa vurmalarına fırsat tanımak önemlidir.
- Çocuklarla deprem ya da bunun gibi herhangi bir olağanüstü süreci konuşurken onlara yaşanan olayı tasvir etmek ve duygularını isimlendirmek sürecin anlaşılmasına yardımcı olur. Örneğin, “Ülkemizde ve dünyanın çeşitli yerlerinde depremler oluyor. Peki deprem nasıl oluyor biliyor musun? Yerin altında yan yana kocaman kayalar var, onlar zamanla eskiyor, sonrada ufak ufak parçalanıyor. Parçalanırken diğer kayaları da sallıyor biz de yerin üstünde olduğumuz için sallanıyoruz. Sanırım sen de bu haberleri biz konuşurken duydun ve endişendin” şeklinde somutlaştırarak yapacağımız açıklamalar çocuğu rahatlatır, duygusunu anlamasını sağlar ve deprem olayına olağanüstü bir anlam yüklememiş olur. Tabi bu açıklama çocuğun bilgi ve ilgi seviyesine bağlı olarak yapılmalıdır.
- Acil bir durumda ne yapılabileceği üzerine konuşmak, sohbet etmek, onu tedirgin etmeden alınan tedbirleri anlatmak da çocuklara güven ve kontrol duygusu sağlar.
Tüm bu açıklama, bilgilendirme ve planlamaları yaparken yaşını göz önünde tutarak çocuğu bilgiye boğmamaya gayret göstermek en temel prensip olmalıdır. Oksijen maskesini önce kendine taktıktan sonra çocuğa ilgi, şefkat ve bakım vermek mümkün olacaktır. Bu nedenle öncelikle kendi duygu durumunuzu fark edin, sakinleşebileceğiniz ve dengeye ulaşabileceğiniz zamanı ve alanı kendinize tanıyın. Birer yetişkin olarak hepimizin bu acı olay karşısında yaşadığı üzüntü, kaygı ve suçluluk duyguları çok normal ve insani. Ancak bir gün daha iyi hissedebileceğimizi unutmadığımız takdirde çocuklarımıza destek olabilir ve onlara iyi gelebiliriz. Unutmayalım ki ebeveyn olarak sakinliğiniz ve soğukkanlılığınız çocuklarınıza sunabileceğiniz en etkili yardımlardan olacaktır.