Çevresel Kirlilik Anne Karnındaki Fetüsü Etkiliyor

ÇEVRESEL KİRLİLİK ANNE KARNINDAKİ FETÜSÜ ETKİLİYOR

Günümüzde farkında olarak yada fark etmeden birçok kimyasal ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu kimyasalların birçoğu endokrin bozucu olarak tanımlanmaktadır. Endokrin bozucular doğal hormonların vücutta yapılmasını, salınmasını, taşınmasını, hücrelere bağlanmasını ve ortadan kaldırılmasını bozarlar. Dolayısıyla bu maddelere özellikle gebelik sırasında maruz kalınması anne karnındaki fetüsün büyüme ve gelişimini etkilemektedir. Hatta yapılan çalışmalarda kontrasepsiyondan önce (döllenme öncesi) bile bu maddelere anne babanın maruz kalmasının fetüsü etkilediğine dair kanıtlar bulunmuştur. 

En sık maruz kalınan çevresel kirletici ajanlar: TABLO****

  • Fitalatlar
  • Bisfenol A (plastik ürünlerde)
  • Kurşun, civa, kadmiyum, arsenik gibi ağır metaller
  • Asbest
  • Pestisitler
  • Perflorinler (gıda paketlenmesi, giysi ve kumaşlarda kullanılan)
  • Solunan havadaki tütün-sigara dumanı
  • Klor ile dezenfekte edilen yan ürünler 

Döllenme öncesinde toksik kimyasal maddelerin bebeğe etkileri:

Fetüsün, dolayısıyla da bebeğin kimyasal maddelerle etkileşimi anne ve babanın kontrasepsiyonu öncesinde başlamaktadır. Özellikle yağda eriyen kimyasal maddeler annenin yağ dokusunda birikerek fetüs gelişimi sırasında plasentadan geçerek etki gösterebilmektedir. 

Babanın maruz kaldığı kimyasal maddelerin fetüsü etkilemesi, spermin mutasyona uğraması ve semen yoluyla anneye geçmesi yoluyla olmaktadır.  Özellikle baban itfaiye, oto tamiri, kaynak veya boyacılık gibi işlerde çalışıyorsa, ağır metal ve pestisitlere maruz kalması sonucu fetüs etkilenebilmektedir. Bu durumun tekrarlayan düşüklere, doğumsal anomalilere, nöral tüp defektlerine ve çocukluk çağı kanserlerine bile yol açabileceği düşünülmektedir. 

Plasenta yoluyla geçen kimyasal maddelerin bebeğe etkileri: 

Plasentanın toksik maddelere olan geçirgenliği kimyasal maddeye bağlı olduğu kadar; plasentanın kan akımına, yüzey alanına, annenin metabolik durumuna göre değişkenlik gösterir. Yağda eriyen maddelerin geçirgenliği çok hızlıdır. 

Bunun yanında fetüsün maruz kaldığı toksik kimyasal maddeler anmiyotik sıvı yoluyla da bebeğe geçebilir ve bu maddeler bebeğin idrarıyla atılarak amniyotik sıvıda birikime yol açabilir. Her iki durumda da fetüs toksik maddeye maruz kalmaktadır. Sonuç olarak bu maddeler fetüsü etkilediği gibi plasentayı da etkileyerek erken doğuma, düşüğe de neden olabilmektedir. 

Gebelikte sigara içmek yada maruz kalmak fetüsü etkiler!

Annenin gebeliğinde sigara kullanması düşük ve ölü doğum riskin yaklaşık iki kat artmaktadır. Babanın sigara içmesi annenin pasif sigara dumanına maruz kalması yoluyla fetüsü etkiler. Hatta babanın erken yaşta sigaraya başlaması ile fetüsde düşük doğum ağırlığını ve ileri yaşlarda babanın erkek çocuğunda obezite riskini arttırdığı yapılan çalışmalarda ilişkili bulunmuştur. 

Hava kirliği de fetüsü etkiliyor!

Havada kirliliğe neden olan karbonmonoksit, sülfürdioksit ve polikistik aromatik hidrokarbonların gebelik süresince anne tarafından solunması (özellikle de bu partiküllerin 2,5 mikrondan küçük olması durumunda) zamanında doğan term bebeklerde bile düşük doğum ağrırlığına sebep olabilir. Hatta yapılan çalışmalarda bazı vakalarda intauterin gelişme geriliği (IUGR) denilen duruma da yol açabildiği gösterilmiştir. 

Sonuç olarak; prenatal yani doğum öncesi anne karnındaki dönemde karşılaşılan kimyasalların etkileri, ileri yaşlara göre çok daha ağır ve geri dönüşümsüz olmaktadır. Bu kimyasal kirletici maddelerin, gelişmekte olan fetüste ve bebeğin gelecek yaşamında ne tür etki yaptığı ile ilgili daha bilmediğimiz birçok konu olduğu aşikardır. Gebelik gibi hassas bir dönemde annenin çevresel kirleticilere dikkat etmesi çok önemlidir. 

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

Start typing and press Enter to search