Aşı karşıtlığı
Bilime, pozitivizme karşı çıkma insanlık tarihi boyunca var olmuş, eskinin “hurafeler”i, yaşadığımız çağın ise bir türlü kanıtlanamayan “komplo teorileri, sahte bilim” bilimin önüne set gibi kurulmaya çalışılmıştır. Aşı karşıtlığı da bir bakıma bilime karşıtlık olup aşı karşıtlarının çoğu aşı dışındaki bazı bilimsel olgulara da karşı çıkarlar.
Çiçek aşısı olunca sığıra dönüşürsün!
Aşı karşıtlığı 18. yy’da dünyada sığırlardan elde edilen çiçek aşısının yaygınlaştığı dönemde ortaya çıkmış. Çiçek aşısı olunursa sığıra dönüşeceğimiz söylentisi toplumlar arasında yayılarak bu durumun ilk örnekleri verilmiştir. Hatta bu aşı karşıtları gravürler ve karikatürlerle toplumları etkilemeye çalışıyorlardı. Ayrıca Kuzey Amerikada Onesimus adındaki bir köleden ilham alınarak çiçek aşısı geliştirildiği için Kuzey Amerika halkı arasında yayılan bir söylenti ile insanları sıraya dizip aşı yapmak afrikalıların ayinlerine benzetildi. Ama sonunda pozitif bilim kazandı ve dünyayı kasıp kavuran çiçek hastalığı bir aşı sayesinde yeryüzünde silinip gitti. 20 yy başlarında ispanyol gribi aşı geliştirilemediği için dünya çapında 50 milyon insanın ölümüne neden oldu.
Aşı karşıtlığı moda gibidir.
Aşı karşıtlığının lobi faaliyetleri olarak sistematik bir şekilde yürüten ilk ülkeler İngiltere ve ABD oldu. 1998’e kadar aşı karşıtları dünyanın değişik yerlerinde faaliyetlerde bulunsa da, ilk defa çok ses getiren aşı karşıtlığı 1998’de İngiltere’de bir doktorun bir dergide yayınladığı KKK (kızamık-kızamıkçık-kabakulak) aşısının otizme yol açtığına dair iddiasıdır. Fakat bu çalışma tesadüfe dayalı, bilimsel olmayan bir çalışmaydı. Sadece 12 çocuk üzerinden çalışma yapmıştı, yani çalışma kanıt düzeyi en düşük vaka raporu şeklindeydi. Üstelik kontrol grubu da yoktu. Sonrasında daha ayrıntılı ve kanıt düzeyi daha yüksek araştırmalarda böyle bir ilişkinin olmadığı kesinlikle kanıtlansa da ve bu sahte makaleyi yayınlayan doktorun bu işi kendi piyasasını oluşturmak için yaptığı anlaşılıp doktorluk ünvanı elinden alınsa da, kuyuya bir kere taş atılmıştı ve bu sahte bilimsel iddia aşı karşıtı lobiler tarafından günümüze dek tekrar tekrar pişirilip önümüze getirildi.
Aşı içindeki koruyucu maddeler
1930’lardan beri aşıların içine, bakteri üremesini engelleyen bir civa türevi -thiomersal adında bir koruyucu madde ekleniyordu. Tabii ki bu bazı ebeveynlerimizin çocukken, kırılan civalı termometrelerden akıp avuç içlerinde oynadıkları gayet tehlikeli civa topları gibi bir civa değildi. Bu bildiğimiz civadaki bir molekül değişimi aynen metil alkol-etil alkol ikilisinde olduğu gibi (etil alkol tüketilebilir ama metil alkol toksiktir, tüketilemez) toksisitesinde büyük oranda azalmaya yol açıyordu. Böylelikle etil civa vücutta metil civa gibi birikmeyip, birkaç gün içinde dışkı ile atılıyordu.
Aşı ve Otizm İlişkisi
Aşı karşıtı lobiler ortaya attıkları bir iddianın modası geçerse başka bir bilim dışı iddia ortaya çıkarıp onu savunmaya başlar. Bu defa aşı karşıtı lobiler bazı aşıların içindeki koruyucu madde olan etil civa (thiomersal) üzerine yoğunlaştılar. Aralarında doktorların da olduğu bir kesim etil civanın aslında vücuda zararlı etkileri olan ve vücuttan uzun süre atılmayan metil civa gibi vücuttan atılmadığını, biriktiğini ve otizme neden olduğu iddiasını ortaya attı. Aşı karşıtlığında nerdeyse kural olan şey tabii ki burada da bozulmadı: Bu bilim dışı iddiayı savunan ABD’li bir doktor ve gene doktor olan oğlu bir ilacı uygunsuz bir şekilde kullandıkları için dava edildiler. Vücutta birikmeden atıldığına ve toksik etki göstermediğine ve otizme yol açmadığına dair birçok kanıt düzeyi en yüksek meta analizli bilimsel çalışma yayınlansa da thiomersal sadece bu komplo teorisinin daha fazla abartılmaması uğruna bir çok aşının içeriğinden kaldırıldı. Ama gelin görün ki, 2008’de Kaliforniya bölgesinde yürütülen bir araştırmada aşılardan civa maddesinin çıkarılmasına rağmen otizmin görülme sıklığında herhangi bir azalma görülmediği ortaya kondu!
Tüm bunlara rağmen 2008’de bir çocuğun aşı sonrası otizm olduğuna dair bir iddia ortaya atılarak ABD’de ünlü oyuncu Jim Carrey’in de katıldığı aşı karşıtı “yeşil aşı yürüyüşü” adı altında geniş katılımlı miting düzenlendi. Bu hareketten sonra aşılar “büyük ilaç firmalarının ve ABD’nin oyunları!” olarak lanse edilmeye başlandı.
Otizm-aşı arasındaki ilişkiyi ele alan en yeni çalışma olarak kabul edilen 2015’te ABD’de yapılan bir çalışmada, otizmli bir kardeşi olan ve olmayan çocuklar arasında aşılanma ile otizmli olma arasında bir ilişki olup olmadığına bakılmış, oldukça fazla çocuk çalışmaya dahil edilmiş (95.727 çocuk), kardeşi otizmli olduğu için otizm olma açısından risk grubunda olan çocuklarda bile 3’lü karma aşının yapılması sonrasında otizmli olma riski ile aşı arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.
Civa’nın modası geçince bu defa da aşıların etkinliğini artıran alüminyum üzerinde komplo teorileri üretilmeye başlandı. Aşılarla vücudumuza verilen alüminyumun toksik etki yarattığına dair iddialar ortaya atıldı. Aşı karşıtlarının samimiyetsizliği artık bu örnekte de net bir biçimde farkedilir oldu. Neden aşılara göre çok daha fazla miktarlarda diğer kaynaklardan (gıda, su, ilaçlar, hava) maruz kaldığımız alüminyum konusunda bir tepki göstermezler de, aşılar içindeki minimal miktardaki alüminyuma bu denli duyarlılar? (Alüminyum içerikli bir aşıda yaklaşık 1 mg alüminyum varken, normal olarak diğer kaynaklardan günlük minimum 7-9 mg alüminyuma maruz kalırız).
Aşı karşıtlarının son eseri: Kızamık Salgını
2010’lu yıllarda kızamık aşı karşıtları nedeniyle dünyada Türkiye de dahil birçok ülkede aşıyla çok iyi kontrol altına alınan kızamık hastalığı tekrar hortladı. Türkiye’de aşılama sayesinde tek basamakla ifade edilen vaka sayıları 2019’da nerdeyse 3000’e çıktı.
Türkiye’de de maalesef bazı komplo teorisyenleri ve doktorlar aşı karşıtlığına çanak tuttular. Gittikçe etkisi artan sosyal medya aracılığı ile aşı karşıtı lobiler artık daha organize bir şekilde hareket ediyor. 2015’te aşıların içinde zararlı maddeler olduğunu iddia eden ikiz bebek sahibi bir savcının çocuklarına aşı yaptırmak istememesi aşı karşıtlığında en çok ses getiren haberlerden biri oldu.
Coronavirüs aşısı ile vücudumuza çip takıyorlar!
15 yaşından itibaren ergenlere de yapılmaya başlanan Coronavirus aşılarında da bir sürü komplo teorisi üretildi. Kısırlık yaptığından tutun da içimize çip zerk ediyorlar safsatalarına kadar sürüyle bilim dışı iddialar aşı karşıtları tarafından devamlı servis edildi. Covid aşısına karşı olanlar her ne kadar her fırsatta çocukluk çağı aşılamalarına karşı olmadıklarını beyan etseler de, geçmişteki aşı karşıtlarının uzantısı olarak aynı taktikler ve komplo teorileri ile belirsizlik yaratıp insanların akıllarını bulandırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Dünyaca ünlü kişilerle (Bill Gates) covid aşılarına dair komplo teorileri arasında ilişki kurmak, aşı karşıtı lobilerin daha önceleri de farklı bir şekilde Jim Carrey olayında yaptıkları gibi bir taktikti.
FDA tarafından hiçbir Covid aşısının onaylanmadığını ve bu yüzden bu aşılara güvenilmeyeceğini söyleyen aşı karşıtlarının, birkaç gün önce FDA tarafından bir covid aşısının tam onay aldığı haberi karşısındaki duygu ve düşüncelerini merak ediyoruz doğrusu.
Unutmayın ki, şu ana dek aşı karşıtı olanların hiçbir iddiası bilimsel olarak kanıtlanamadı.
Bilimsel olarak aşılara dair kanıtlanan tek gerçek aşıların güvenli ve etkili olduğudur!
Siz siz olun, aşı karşıtlarının oyununa gelmeyin, aşısız kalmayın.
Cicidoktorum diyor ki
Stephen Harmon (34)
Matthew Keenan (34)
Phil Valentines (61)
Dick Farrel (65)
Bunlar kim mi?
Covid-19 dan ölen aşı karşıtı aktivistler.
Sıradaki isim siz olmayın….
Ayhan
3 yıl önceCok guzel bir yazi keske bahsi gecen calismalari, haberleri atiflamis olsaydiniz, tadindan yenmezdi 👍
Comments are closed.