Resimdeki Hastalık
Birçok ünlü tablo, sanatçının ruhsal durumunu ve hastalıklarla nasıl baş ettiğini anlatır. Sanat, ruhun ifadesidir. Eserler, bizlerin sanatçının ruhuna göz atmamıza izin verir. Dünyaca ünlü bir çok tablo, yaratıcılarının yaşamı boyunca savaşmak zorunda kaldığı hastalıkları, travmaları veya psikolojik zorlukları gözlerimizin önüne serer.
Vincent Van Gogh’un ruh hali de ‘’Yıldızlı Gece’’ olup süzülür zihnimizde. Şehir ahalisini korkutan anlamsız davranışlarının ardından sol kulağını kesince yatırıldığı hastanede yapmış bu tabloyu. Güney Fransa’daki Saint-Paul-de-Mausole akıl hastanesindeki penceresinden seyrettiği bir Haziran gecesidir resmettiği; sağda parlak bir ay, solda Venüs ve yıldızlar. Bu muhteşem başyapıt, geceyi anlatmasına rağmen gündüzleri hafızadan çizilmiştir.
Kardeşi Theo’ya yazdığı mektupta “Demir parmaklıklı pencereden, bir mahfazadaki bir kare buğdayı seçebiliyorum, sabahları güneşin doğuşunu görkemiyle görüyorum.” diye yazmıştır. Resim, hem bir gözlem alıştırması hem de sanatçının on iki ayını harcadığı hastalıktan çıkışının müjdecisidir. Tepelerin altında yer alan pitoresk köy, aslında penceresinden görülemiyordu. Bir köyü hayal ediyor, yeni keşfettiği motiflerle çerçeveliyordu. Solda bir servi gökyüzüne doğru yükseliyor, sağda bir grup zeytin ağacı bulutun içinde ve ufka karşı dalgalanıyordu. Kilise kulesi, bir tür taşralı Eyfel Kulesi gibi Van Gogh’un diğer gecelerini anımsatıyordu. Servi ağacı olduğundan çok daha yakın çizilmiş ve gökyüzünün şekillerini değiştirmiş, bir parıltı hissi katmıştı.
Geceye ve doğaya, gerçeklerden uzak bir anlam vermiş, hareketli maviler ve sarılar, titreşen beyazlarla, tüm karmaşaya rağmen koca sükunet yaratmıştı. Gökyüzünü kaplayan bulutlar adeta bir mandalayı andırıyor, simetrik, merkeze doğru olan bezemesi ruhunu kemiren çatışmalarının yeniden dengesini bulduğuna işaret ediyordu.
Hastalığının git geli resmin dalgalı hatlarına ve gökyüzüne yansısa bile, Van Gogh’un huzursuzluğunu istikrarlı bir dinginliğe bıraktığını düşündüren bir sakinlik vardır. Resmin sol kenarında, ölümü simgeleyen servi ağacı ise belirsizliği yansımaktadır.
Bazı uzmanlar, bu tabloda Van Gogh’un kişisel bir Getsemani(*) ifade ettiğini söyler ve bunu, Gauguin ve Bernard ile yazışmalarındaki Zeytin Dağı’ndaki İsa tartışmasına atıfta bulunarak desteklerler.
Gelecek acıların önsezileri resimde ifade edilmiş olabilir. “Yıldızlı Gece” modern sanatın bir simgesi, zamanımızın Mona Lisa’sı kabul edilmektedir. Leonardo da Vinci bir dinginlik ve özdenetim ideali Rönesans’ı çağrıştırırken, Van Gogh yalnızlık ve belirsizlikle dolu çağımızı anlatmıştır.
Doktorları, Hollandalı ressamın hayatı boyunca temporal lob epilepsisi, kayıp korkusu ve hatta muhtemelen bipolar bozukluktan muzdarip olduğu konusunda hemfikirdir. Ayrıca zaman zaman porfiri semptomları gösterdiği de söylenmektedir. Porfiri, eritrosit pigmenti ‘’hem’’ oluşumunun bozulmasıyla ilişkili nadir gözlenen metabolik bir hastalıktır, kolik şeklinde karın ağrısına neden olabilir. Saldırganlığının altında yatan neden, beslenme bozukluğu ve düzenli olarak absinthe (pelin, yeşil anason), terebentin yağı, brendi ve kafur kullanımı olduğu da söylenmektedir. Absinthe’deki bir bileşen alfa thujone’dur. Gama-aminobütirik asit (GABA)(**) reseptörünü inhibe eder, bu da epilepsi nöbetlerini açıklayabilir.
Van Gogh bu resimden bir yıl sonra öldüğünde, mezarı bir servi bitkisi ile süslenmiştir. İronik olan bu bitkinin alfa thujone kaynağı olduğuna inanılıyor olmasıdır.
Van Gogh’un yaratma isteği, psikotik ataklardan sonra sığındığı bir liman olarak tanımlanır. Bu nedenle, eserlerinin birçoğu yeniden güç kazandığını anlatır. Ölümünden kısa bir süre önce, sanatında gerçeğe odaklanmayı her zaman “hastalıklarıyla mücadele” de kendisine yardımcı olan bir çare olarak gördüğünü yazmıştır.
(*) Getsemani, Yeni Ahit’in dört İncili’ne göre, İsa’nın bahçede acı çektiği ve çarmıha gerilmeden önce tutuklandığı Kudüs’teki bir bahçedir.
(**)Gama-aminobütirik asit (GABA), beyninizde bir nörotransmitter (kimyasal haberci) olarak çalışan bir amino asittir. GABA, bazı beyin sinyallerini bloke ettiği veya engellediği ve sinir sisteminizdeki aktivitesini azalttığı için inhibitör bir nörotransmitterdir. Çalışması engellendiğinde (inhibe) epileptik ataklar olur.