Ayın Sebzesi Enginar

Yüzyıllardır beğenilerek tüketilen enginarın; hem Eski Yunan’da hem de Eski Roma’da nadir bulunan kıymetli bir sebze olduğu bilinmektedir. Enginar 4. yüzyıldan beri alternatif tıpta da kullanılmaktadır. “2003 yılının tıbbi bitkisi” olarak seçilen enginarın sağlık etkileriyle ilgili her geçen gün yapılan çalışmaların sayısı giderek artmaktadır. 

Türkiye’de başta İzmir, Bursa ve İstanbul olmak üzere en çok Ege ve Marmara’da yetiştirilmektedir. Enginar mevsime, damak zevkine ve verilen emeğe göre farklı şekillerde kullanılabilir. 

Bağırsak sağlığımız için ve günlük lif tüketimini artırabilmek, vitamin ve minerali doğru alabilmek adına sebze ve meyveleri kabuğu ile ve çiğ şekilde tüketmek her zaman daha faydalıdır. Ocağı işin içine hiç katmadan,enginarı çiğ olarak salatalarınızda günlük olarak tüketmeniz mümkündür. 

Enginar havayla temasa geçtiğinde kararabilen bir sebze olduğundan, bunu önlemek için öncelikle limondan destek almak gerekiyor. Limonun içinde bulunan sitrik asit ile askorbik asit, enginardaki kararmaları engelliyor.Bunun yanı sıra enginar sapı, yaprağı ve kalbi ile zeytinyağlı ya da etli yemekler, çorbalar ve tatlılar hazırlanabilmektedir. 

Enginar, enerji içeriği düşük, posa, fenolik bileşikler, C ve K vitaminleri ile fosfor, magnezyum, potasyum minerallerinden zengin bir sebzedir. 

ENGİNAR ANNE SÜTÜNÜ ARTIRMAYA DESTEK OLUR 

Bilimsel olarak yapılan çalışmalarda, (Frutos vd., 2019). Enginarın kan lipit düzeyleri ve kan şekerini düzenlediği, sindirim sistemini destekleyerek hazımsızlığı engellediği, safra akışına yardımcı olduğu, hamilelik döneminde içerdiği folik asitle bebeğin sinirsel gelişimine ve anne sütü miktarının arttırılmasına destek olduğu, karaciğer hastalıklarında iştah açıcı ve idrar söktürücü olarak kullanıldığı bildirilmiştir. 

ENGİNARIN BAĞIRSAK SAĞLIĞI VE SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ 

Probiyotikler antibiyotik kaynaklı ishaller,inflamatuvar barsak hastalıkları tedavisinde, atopik hastalıklar ile ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkili olduğu bilinmektedir. Yapılan bilimsel çalışmalar, Lactobacillus plantarum ve Lactobacillus paracasei’nin en az 90 gün süre ile enginarda, Lactobacillus paracasei’nin ise insan gastrointestinal sisteminde yaşamını sürdürebildiği, bu anlamda enginarın probiyotik etkilerinin de olabileceği bildirilmektedir. 

Enginarın bileşiminde bulunan inülinin prebiyotik etkileri olduğu bilinmektedir. Enginar ekstraktlarının antikarsinojenik, prebiyotik ve antioksidan aktivitelerine en çok katkıda bulunan bileşenin inülin ve polifenoller olduğu söylenmektedir. (De Falco vd., 2015). 

Prebiyotikler özellikle tip 2 diyabet, kalp hastalıkları, gastrointestinal hastalıklar, patojen kolonizasyonunun önlenmesi, obezite ve diyabet gibi birçok hastalığın önlenmesinde katkı sağlamaktadır. 

Yapılan bilimsel çalışmalar, enginarın safra sekresyonunu arttırdığını, inflamasyon ve reaktif oksijen türlerini inhibe ettiğini,karaciğer fonksiyonunu ve bağırsak mikrobiyotasını iyileştirdiğini,lipoliz ve lipit metabolizmasını düzenlediğini, antifungal, antimikrobiyal, antioksidan özellikleri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Günlük beslenmenizde sebzeleri doğru pişirme yöntemi olan buharda pişirerek veya çiğ şekilde enginarı haftada 2-3 defa tüketmek önemlidir.

Diyetisyen Sürdürülebilir Beslenme Uzmanı

Start typing and press Enter to search